İstekleri yerine getirilmeyen biri hemen gardını alabilir. Cepheler inşa edip saldırıya geçebilir. Bu nedir? Ne çeşit bir savunma mekanizması? Etrafımızdaki herkesi onaylayıp isteklerini yerine getirmek zorunda mıyız? Neyiz birbirimiz için? İtaat delisi köleler mi? Ya da eş, dost, arkadaş, kardeş mi? Bir talebi onaylayıp "Evet, tamam." yanıtı dışında "Hayır, olmaz." deme hakkımız yok mu? Hayırlarla uğurlanıyor muyuz yoksa gönüllerden? Bu kadar itaatkar olma emrini bize kim verdi? Kim işledi nakış gibi beynimize bu yersiz kuralları? Kim ördü bu onaylama anlayışını? Kendi fikri yok mu bu köşkte serçelerin? Dili olsa da konuşsa tüm ev kedileri! Biraz serbest bıraksak ya birbirimizi... Tercih hakkı serpsek sevdiklerimizin avuçlarına... Ellerimizde kamışlar, bardaklarımızda pipetlerle son damlasına kadar tüketmesek sıvılaşmış kararları...
Yakın zamanda yeni biri girdi hayatıma. Davet cümlelerime "istersen" ile başlıyor bazen, "dilersen" ile devam etmeme rağmen isteklerimi ve önerilerimi kabul ettiğini gözlemledim. Ve bu davranışı kendi isteği üzerine değil de ben istediğim için yaptığını fark ettiğimde şok oldum. Konuşmaya karar verdim.
Açıklamam şöyle oldu: Cümlelerime "istersen" diye başlıyorum. "Hayır" deme hakkına sahipsin. Lütfen bir şeyleri ben istediğim için yapmaktan vazgeç! Buna sen karar verebilirsin.
Aldığım cevap: İtiraz etme gibi bir şansım olmadı... Törpülemem zaman alacak bunu.
Birbirimizin üzerine çıkıp tepinmeyi biraz azaltmamız gerekiyor. Kişisel isteklerimizi dile getirmekten kaçınmamalıyız fakat geri bildirimi de göze almamız gerektiğini unutmamalıyız...