Bir parça huzurdu istediğimiz, onu da bizden çaldılar.

Geceleri yastığa sarılarak uyur kimileri, ben gibi, yastık değildir o aslında nitelikli bir eş, hayaldeki insandır. Hep rakıya ve rakı bardağına hasret, ayrılık methiyeleri düzülmüş, romantiklik ve şehvet şaraba bahşedilmiştir. Duvarların dili olsa da konuşsa denmiştir kimilerince, sanki odadaki tek şey duvarmışçasına. Oysa insan rakıya su koyar, hatta bazen sek içer; yastığa ise gözyaşlarını, hayallerini... Şarap bardağa hasrettir mesela, eğer tıpasını çıkarabilirseniz o içinde ne var ne yok bardağa boşaltıverir, yastık öyle midir? Kat kat kılıf geçirilmiştir üzerine, içindekiler kimse tarafından görülmesin diye. Bembeyaz pamuk koyulur içine en başta, gün geçtikçe kafasını koyan insanın dertleri ile sararır o pamuk. O dili olsa da konuşsa dediğiniz duvarlar, artık üzerine biriken yükü taşıyamayıp yastığa düştüğünde yastık onun derdini de yüklenir omzuna ama yine de parçalanmaz. O duvar düştüğü her nesneyi paramparça eder de yastığa tek bir zarar dahi veremez. İşte bu yüzden insanın yastığa anlam yüklemesi, yanında istediğini yastığa lanse etmesi. Yastık sadıktır, yastık vefalıdır ve bundandır ki hiç kimse yastığının dillenmesini istemez...