Kant, " İnsan bilge olmak için vardır." diyor. Bu sav halen geçerli.


Bilgelik; zamanı geçmiş, Platon'un akademisinde, Yunus Emre 'nin dergahında kalmış bir kavram değildir.


Bugün üniversiteler bilgelik vermiyor, yollarını göstermiyor. Zaten bilgelik despot bir ortamda gelişemez, insanlara aydınlığını sunamaz.


Mustafa Kemal Atatürk; geçmişin geriliğini, cehaletini yıkmayı hedeflemişti. Çağdaş, erdemli bir toplum; dışarıya karşı tam bağımsız, içerde ise yurttaşların özgürlüğü ilkesi ile yükselecekti. Cumhuriyet ahlaki erdeme sahip bir yönetimdi, erdemli bilge insanlar yetiştirecekti. (Saltanat ve hilafet devri bitmişti, zaten despotizm kaypak bireyler getirirdi.)


Bugün koca koca ilahiyat prof.leri, yazının değişmesi ile gelenekten koptuk, gençlere geleneği aktaramıyoruz diyorlar. Tesadüf rast geliyorum. Üzülüyorum. Hala büyük bir savaş var. Gelenek dedikleri gelenek değil, Osmanlı gevelemeleri ve halkta karşılığı yok. Gelenekse işte Yunus, hala yaşıyor.


Yunus Emre bilgeliği tasavvufta bulmuştu. "İlim ilim bilmektir." demişti. Ve insan sevgi yoluyla Tanrı’ya ulaşabilirdi. Çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik, özde birlik vardı. Yunus bugün yaşıyorsa bu yüzden; eşitlik, kardeşlik ve adalet arayışından.


Ramazan dolayısıyla pek çok dini sohbet, iftar ve sahur programı izlemişliğim var. Bir şeyler değişti mi diye gene bakacağım. Sanırım hep aynı gevelemeler olacak. Anlattıkları İslam çağa yanıt veremez. Kısaca burası cennet değil, buraya cenneti getirmeye çalışan görüşler yanlıştır diyorlar. Bunu bir yazımda tartışmak isterim. Yani kötülük sorununu.


Cumhuriyet ile aydınlanmış insanlara yunusvari bir bilgelik yakışır. Yaşar Nuri Öztürk hocayı da saygıyla anıyorum. Değeri bilinemedi. Çünkü islam kendini tekrar etmek istiyor, yeni bir açılıma izin vermiyor ve bizi geçmişin karanlıklarına götürmek isteyenler var.


Gençler umudumuz. Tanrı yardımcımız olsun.