Bir "sır" rı olan herkese ithafen...
O akıp giden ki rüyalarımızda buluşamayacağımız kadar uzak, içimizde duyacağımız
kadar yakın bir yerlerde. O; sır, hepimizde var olan...Saklanmak arzusu doğarken bir
kanadında diğerinde uçabilmek coşar her yere... Bundan sebebi bilinmez, yalnızlık mı
içe dönüş mü ya da varlıkla iç içe geçiş mi asıl arzumuz. Biraz var kılınmış isek veya
tamamen, varlıkla iç içeliğin ne sorunu olabilir ki? İçe dönüklük zaten her yandan
içimize dokunmaya çalışan rüzgarımız değil mi? Hayal ve umut yüreğimizi bir şeylere
bağlamak inancına sürüklerken biz varlığa dokunmakla bağlanmışlık kazanırız. Bağa
beklenti duymak da bir ahmaklık mıdır peki? Yazgımız içimizdekinden başkalarında
yansımak mı? Bir beklenti varsa varlık kabul etmez mi sırdaki yarayı? Varlık gizli olana
merak duymalı. Hem peşinden koşmalı değil mi? Beklentiyi kahredici bilmenin kendisi
kahredici. Ki beklentisiz olmak; vazgeçmek değil, umutsuzluk hiç değil, unutmaya
benziyor, senin çiçekli dalın olacak bir şeyleri unutmaya. Öyleyse insanlığın sunduğu
beklentisiz sığınaklara kanmak bir çözüm mü? İnsanlığın düğümleri çözen öznesi bir
kanmışlık aşılayan kavim olmaktan mı yana ? Bir özne belirlemiyor mu yolumuzu? Kim
özne? Özne benim. Evet, ben. Özne sensin, evet. Sensin. Senin de içinde, özne
başkalarıdır diye tutturup duranlara sır başkaldırmıyor mu? Kabus gibi olmayı
seçmeleri onların suçu değil mi, o "tutturanlar" ın? Biliyorum artık sen ve ben özneyiz.
Tutturanlar yanılıyor. Yoksa binlerce sırrı öldüren tarafa seçimsizce doğarak sessizliğe
bürünmüş olurduk. Sen konuşabiliyorsun, ben konuşabiliyorum. Gören gözlerimiz var
henüz. Sırdan gören gözlerimiz var. Yardım etmek istiyor sır, tek bir çığlığı var, bil
beni... Sır, yani yeterliden fazlası olan, parlatacak olan bizi, belki böyle tanımlamalıyım.
Belki de içimizdeki kışın soğukluğunu bitirir sır. Çünkü kışımız, üşüten gizli rüzgarla
yol alan acı saklantılarımız, bir parlatanla olduğu zaman buzları ince ince erir. Hayır,
yok olmayacak, saklantılarımız hep bizimle kalacak. Kastettiğim bu değildi. Hayır...
Günlerimiz nasıl geçmişte kaldıkları halde hep var oldular, işte günler gibi var
olacaklar bizimle ve geçmiş silinmek zorunda değil, silinmesi güzel de olmazdı.
Geçmiş, bende var olan varlığımın parçasıdır. Varlığımın hiçbir parçasının silinmesi
güzel olamaz. Ben sırrım. Sırrımdan hiç bir şeyi feda edemem. Hem acı saklantılar
görmezden gelindikçe, sır kayıp kalmışken, sızı erteleniyor. Çok zaman geçti.
Üzerinden çok ağlama düşürüldü yüzüne uzun ve ağır vakitlerin. Artık sızının
ertelenmişliğe tahammülü yok. Özne başkalarıdır diyenleri duydukça ertelenen sızın, içini parçalayacak oysa. Erteledikçe kontrolden çıkan bir derinlikte sığınıp içini
kavuracak.