Günümüzde pek çoğumuz eminim ki insanların birbirini dinlememesinden, anlamamasından, iletişim kurma yöntemlerinden ve kurulan iletişimin kalitesinden yakınmaktadır. Bu problem oldukça devasa şekilde ortadayken bu durumun az da olsa temellerine inmek ve olabildiğince incelemek yararlı olacaktır. Öncelikle içinde bulunduğumuz toplumda dinleme eyleminin ne olduğunun ya da doğru dinlemenin nasıl olacağının bilindiğini hiç sanmıyorum. Çevremiz dinlemeyi bilmediği gibi bir de bu eylemi fazlaca yanlış uygulamaktadır. Bir kişi eğer kaliteli iletişim kurmak, anlaşılmak ve anlamak istiyorsa kesinlikle işe doğru dinlemeyi bilmek ve uygulamakla başlamalıdır.
Dinlemek, konuşmada sırasının gelmesini beklemek, savunmacı tarzda dinleyerek karşıdakinin konuşması bittiğinde hemen aksi argüman sunmaya hazır olmak ya da karşıdaki ile hitabet (ya da ego) yarışına girmek değildir. Dinlemek iletişim kurulan kişi ya da çevreyi anlamaya çalışmak, duyduklarını ve anladıklarını özümsemek ve en uygun karşılığı vermektir. Burada karşılık vermekten kastım bir geribildirim sunmaktır ve eğer geribildirime gerek yoksa sessiz de kalınabilir. Bu bağlamda odaklanmamız gereken anlamak, özümsemek ve uygun geribildirimi vermek gibi kavramlar olmalıdır. Çünkü doğru dinlemenin temelinde bunlar vardır. Çevremizle, ailemizle ve arkadaşlarımızla olan iletişimimizi düşünelim. Bunlardan herhangi biriyle iletişimdeyken bazısı ne söylersek söyleyelim aksi bir iddia ile karşılık verir hiç alakası olmamasına karşın, bazısı söylediklerimizden bambaşka mesajlarla karşılık verir bize çünkü biz konuşurken yalnızca sırasının gelmesini beklemiştir ve bazısı da yine düşündüklerimize tam aksi şekilde bizimle hitabet yarışına girer çünkü asıl amacı ego yarıştırmaktır… Bu sıkıntılar toplumun kılcal damarlarına sirayet etmiş vaziyettedir. Bunun temel sebeplerinden bazıları ise toplumumuzun çoğunlukla cahil, bilinçsiz ve kavramları birbirine karıştıran fertlerden oluşmasıdır. Zira bir kişi dinlemek, anlamak, doğru iletişim kurmak, ego, empati gibi kavramları okuyup özümsemediyse, bunlar üzerine düşünüp kafa yormadıysa, içinde yaşadığı toplumla organik bağ kurmak ve doğru anlayıp anlaşılmak için bu kavramlar üzerine emek vermediyse toplumda kimse birbirini anlamaz, iletişimsel çatışmalar artar ve bunun sonucunda birbirini anlayamayan aileler, arkadaşlıklar ve sosyal ilişkiler türer.
Fark ediliyor ki doğru dinleme ile doğru iletişim kuran insanlar diğerlerine kıyasla toplumda bir anlaşılmazlık çekmektedir ve hafif seviye de bir dışlanmaya maruz kalmaktadır. Çünkü insanlar anlamadıkları ve özümseyemedikleri ya da yabancılaştıkları şeyleri başkalaştırırlar ve dışlarlar. Ancak eğer toplumumuzda bir şeyleri değiştirmek istiyorsak bunun öncüleri biz olmalıyız. Bir şeyin doğrusunun ne olduğunu bıkmadan usanmadan çevremize anlatmalı ve anlaşılmasını sağlamalıyız. Bunlara karşı sosyal bir savaş vermeliyiz. Bilirsiniz ki berrak bilinçler ve yüksek ilerlemeler dinlemekle, anlamakla, özümsemekle, düşünmekle başlar…