Hiç unutmuyorum Birhan Keskin’in o dizelerini. “Onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin, bırak gitsin, bırak gitsin.”

Kendime her gün birkaç kez tekrar ediyorum bu dizeyi.

On sene önce beni o kuyuya attın ve ben kendimi orada zannetmezken bile aslında hiç çıkamadığımı anlıyorum o kuyudan.

Sonra diyorum ki kendime: Sen yalnızca babanı arıyorsun, aşk değil bu. Öyleyse ne!

Baban yok oldu ve sen onu başka birinde bulmak, yaşamak istedin. Şimdi de onun gitmesini kabul edemiyorsun. Nasıl edeyim ki? On sene sonra, bir hiçmiş gibi çekip gitti. Aslında hiç var olmamış ki ben var etmişim onu kafamda.

Ah, tüm ömrüm o iyi olsun diye geçti. Biliyor musun hâlâ öyle geçiyor. Sadece iyi olmasını istiyorum. Yalnızca… Ben o kuyudan nasıl çıkacağımı bilmiyorum.