"Sergen attı, şampiyonluk geldi!"


Nasıl yani? Ercan Taner? Hadi ama kaç yıl önceydi o olay?


"Geçmişe takılmamak lazım..."


Ne yani, şimdi ben mi takıntılı oldum sevgili Ercan Taner?


"Saçmasapan hikayeler dinleyip duruyorum be"


Bunu Ercan Taner söylemiş olamaz. Eğlenceli bir gece ha! Elimdeki ıslaklık beni rahatsız etmese de kokudan biraz rahatsız olmaya başlamıştım. Olsun. Sorun değil. Rahatsızlık hissettiğim şeylerle yaşamaya alışkınım sonuçta. Kafamı doğrultmaya çalışmak için harcadığım efor, dengemin bozukluğu ve belimdeki ağrı.

Kafamda cevaplarının ne olduğunu bilmediğim bu kadar çok soru oluşması beni biraz tedirginleştirdi.


"Güzel bir rüyadasın gibi ve birden uyanman gerektiğini hatırlıyorsun."


Ama ben rüyada değilim ki orospu çocukları!

Bak işte bu gerçekten ilginç. Gözümle gördüğüm tek şey, binayı ayakta tutan ana kolonun üzerine yazdığım bir alıntı: 'Allah'ın teslim ol çağrısına uymuştuk!'

Ne laf ama değil mi?


Herkes nereye kayboldu ki şimdi? Hiç var olmamışlar mıydı yoksa? Uzay-zamanda hiçbir şey yoktan var olmaz, vardan yok olmaz diye hatırlıyorum. Vay be! Siktiğimin Kıvırcık Sherlock'u seni. Gerekli gereksiz bu kadar çok kitap okursan olacağı budur işte.


"Of... tamam..."


Artık neler olduğunu anlamam lazım. Hadi oğlum, yap şu işi. Cevapla şu soruları. Camın yanındaki tekli koltuk ile sehpanın arasında neden yerde iki büklüm duruyorum ve neden belime bu eziyeti çektiriyorum?


"Hadi doğrul artık."


Yerde bulunan sıvıyı üzerime sıçrattım. İğrenç. Evet, zaten o sıvı ile birlikte uyuyordum. Biliyorum ama yine de iğrenç. Doğrulmak için elimi yere hızlı koymuş olmalıyım. Uzuvlarımı kontrol edememeyi hep sevmişimdir zaten. Sonuçta bunun için içmiyor muyuz? Bunun için sapıtmıyor muyuz? Bunun için değil mi bütün o beş para etmez torbacılara gülümsememiz? Zaten metafiziğin anlamı bu değil mi? Saçmalama özgürlüğünü elde edebilmek, baskıyı umursamamak ve gelebilecek tüm mantıklı sorulara "kafam çok güzel yaa!" deyip kendimizi sıyırmak değil mi amaç?


"Bla bla, falan filan,her neyse işte..."


Ercan Taner gittiğinden beri karanlık odamdaki tek arkadaşım yerde duran sıvı.Bir an için aslında nasıl bir bok çukurunda yuvarlandığını fark edersin Sevgili Kusmuk. Fark edersin ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Unutabilmek için yine Zombi Kralları zengin edersin.


"Siktiğimin torbacıları! Hepsinden nefret ediyorum!"


Gerçek hayatta torbacılar, James Franco tarzı dost canlısı, evinde takılabileceğin, itiraz edebileceğin veya numune isteyebileceğin tipler değiller maalesef Kusmuk. Stillerinin James'e uzaktan yakından benzememesini anlayabiliyorum. Sorun değil ama alış-veriş sırasında sana yaşattıkları paranoyalar ve aşağılamalar... Ulan, hayatında bir kitap okumamış adamların, ilkokulu bitirememiş heriflerin sana bir şeyleri ima etmesi ve bunu o kadar becerisizlikle yapmaları beni gerçekten sinir ediyor.


"Uyuşturucularını sağlıktan veya toplumdan ziyade sadece bu yüzden bırakmalısın sanırım."


Yine de sikerler Kusmuk. Bırakıp ne yapacağım ki? Hayat ve torbacılarla ilgili birikimlerimi dinlediğin için teşekkürler Kusmuk. Sen de olmasan duvarlarla, koltukla veya gömleklerimle konuşmak zorunda kalacaktım.


"Müthiş bir gece değil mi ha Kıvırcık?"


Anarşinin ve kaosun hüküm sürdüğü şu kadim Esenler topraklarında daha neleri yaşayacağımı gerçekten merak ediyorum. Kusmuğumda uyanmayı ve sonra 3 yaşındaki bir çocuk gibi onunla konuşmayı denemedim demem en azından. Hem daha fazla ne olabilir ki? Elinde sigara ile uyumak mı? Vücudunda hiçbir salak saçma yara bulunmamasıyla övünen ben, 24. yaşını doldurmaya çalışırken, Kayseri büyüklüğünde yanık izleri taşır oldum. İyi yönünden bakalım Kusmuk, Marla Singer'a aşık olan her beyinsiz gibi ben de bir yara izim olmadan ölmek istemiyordum. Evet, tişörtlerimive pantolonlarımı kesmeyi çok severim, evet, bozulmamış Punk ruhuna sahibim ve evet, saçımı hiç mohawk kestirmedim.


"Punk'ı bilmem ama bu gidişle kendi ölümünü duyuracaksın sanırım."


Kusmuğa baktıkça kendime kızıyorum. Bu kadar çok şeyi ne zaman yedim en ufak bir fikrim yok. Siktiğimin filmlerinde, en azından bu gerçektir dediğim şey bile yalan çıkıyor. Sıska junkie vücudu yerine git gide kilo alıyorum.


"Uyuşturucu kullanarak kilo alan tek salak sen misin acaba?"


Bundan süper bir kamu spotu olurdu aslında. Çok mu zayıfsınız? Kilo almaya mı ihtiyacınız var? Hemen arayın, Esenler'in en hazin torbacısının, en kimyasal zehirlerini deneyin! Torbacı Sarı,müşteri memnuniyetine inanır!


"Iıııyh. Sarı'nın dökülmüş dişleri ile gülümseyen bir fotoğrafı ile kapatmak kötü fikir

olabilir."


Gün doğuyor. Ayılmaya başladım. Tek arkadaşım Kusmuk artık yok. Dünyaya koca bir ağız dolusu küfür salvosu savurmalıyım.Zar zor ayağa kalkıyorum. Dengem hala yerinde değil. Yaktığım tişörtlerden birini kusmuğu kapatmak için gelişigüzel kusmuğa doğru yatırıyorum. Kıvırcık saçlarımda kalan kusmuk parçalarını temizlemek için duşa gitmeliyim. Evet, plan yapmalıyım.Duşa gir ve kurulan.Reklam sektörü ve reklamcılık üzerine okumalar yap.Kusmuğu temizle ve spora başla. Gayet makul bir plan.Ben bunları düşünürken ellerim telefona ulaşıp mesaj yazmaya başlamış bile.


"Sarı... Yemek var mı kanka? Evdeyim."


Her şeye rağmen güzel plandı.

Ve bence, Tanrı loş ışıkta saklanır.

Sarı mesajlarına çok hızlı cevap verir.


"Cama çık Kıvrım!"