Sevgili beyaz adam;

Doğarım; siyahım.

Büyürüm; siyahım.

Güneşlenirim; siyahım.

Üşürüm; siyahım.

Korkarım; siyahım.

Hastalanırım; siyahım.

Ve ölürüm; hâlâ siyahım…


-Afrikalı Bir Ozan


Amerika´da iç savaşın olduğu yıllar… (1861-1865) Köleliğin, haksızlığın ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü, Abraham Lincoln Dönemi’nde görülen eyaletler arası savaş yılları. Bir tarafta sanayisi için köle arayan ve bunun için zencileri seçen Kuzey Eyaletleri, bir tarafta tarımda işçi olarak zencileri seçen Güney Eyaletleri, bir tarafta da zencilere özgürlüğü ve köleliği kaldıracağına dair söz veren Abraham Lincoln…

Savaş sonunda Kuzey galip, Güney mağlup belki ama asıl hüsran, Abraham Lincoln´ün Güney Eyaletlerince savaş sonunda suikaste uğramasıdır.

Evet, işte ”Django/Zincirsiz” böyle bir dönemde yaşayan bir "zenci" ile bir Alman kelle avcısının macerasını konu edinen western tarzında film; Quentin Tarantino´nun emrinde/yönetmenliğinde…

Yanlış okumadınız, evet “kelle avcısı” yani aranan suçluların ölü veya diri halinde yakalanması karşılığında para alma işi…

Dr King Schultz (Christoph Waltz) Kendini bu mesleğe adamış ve geçimini bu yolla sağlayan bir Almandır. Asıl mesleği ise diş doktorluğudur. Schultz keskin bir zekâya sahip ve karşılaştığı problemleri bu yolla çözebilen bir karakter olarak çıkar karşımıza filmde.

Django (Jamie Foxx) Mülk sahibi olması, evlenebilmesi ve hatta ata binmesi dahi yasak olan, her türlü hak mahrumiyetine maruz kalmış bir zenci köle. Onun tek bir amacı vardır; özgürlüğünü satın almak, kendisi gibi köle olan karısı Broomhilda´yı (Kerry Washington) kurtarmak.


Filmin hareketlenmeye başladığı anlarda bu iki karakterin karşılaştığına tanık oluruz ve izleyiciye o anda dönem hakkında bir bilgi verilmiş olur. Django ve Schultz at üstünde gider ve bir at üzerindeki zenciyi gören herkes buna şaşırır ve hatta kızar… Ee ne de olsa zenciler ata binemez o dönemde… Tarantino burada izleyicinin zihnine dönemi yerleştirmek için birçok şeye başvurur ve bence bunu ziyadesi ile başarır, şayet ben ”Demek dönemin Amerika’sı böyleymiş” dedim.

Django´nun aklında tek bir şey vardır; karısı Broomhilda… Yer yer anımsamaları ve göz önünde canlandırmaları ile izleyici Django´nun gözünden Broomhilda sevgisini kendi gözleri ile görür ki bu da filmin en hüzünlendirici sahneleridir. Özlem, aşk, özgürlük ve intikam hırsı…

Böylece film salt western; silah, savaş, kan üçleminden kurtarılmış olur.

Bu dram sahneleriyle film dram/western karışımı bir yapıya bürünür.

Filmin son bölümüne yaklaşırken Broomhilda çıkıyor karşımıza, hem de yanında iki tane büyük oyuncu ile… Leonardo Di Caprio ve Samuel L. Jackson eşliğinde… İzleyiciyi biraz daha bağlar film kendisine çünkü Leonardo girmiştir filme; yakışıklılığı, oyunculuğu, tecrübesiyle…

O, köle Broomhilda’nın sahibi Calvin Candi’dir. Eyaletin en güçlü, en zengin adamı… En büyük yardımcısıdır Kahya Stephen ( Samuel L. Jackson), üstelik; zencidir…


Uzun metrajlı filmdir Django, benim ‘yine de bitmesin’ dediğim…

Son bölümünde izleyici çokça karşılaşacaktır Django ile Stephen adlı iki zencinin söz düellosuna… Django, Broomhilda’yı kurtarmak için her şeyi yapacaktır, Calvin Candi de her şeyi yapacaktır; ona mani olmak için…

Demem odur ki sevgili film meraklıları, Django, Tarantino yönetmenliğinde yapılmış muazzam bir eserdir ve oyuncu kadrosu, konusu/yapısı itibari ile izlenmesi gereken western/dram tadında bir filmdir.


Yazıyı filmden şu iki alıntı ile sonlandıralım.

Calvin’in Koruması: Django, seni siyah pislik!..

Django: “D” okunmaz, köylü…

Django: Ben, o on binde bir gelen zenciyim Stephen!..

(Django bütün her şeye son verirken…)

 

YÖNETMEN: Quentin Tarantino

OYUNCULAR: Jamie Foxx, Christoph Waltz, Leonardio Di Caprio, Samuel L. Jackson, Kerry Washington