Sokakta top peşinde koşturup konsol oyunlarına bağımlı yaşlardayken babamın neden doğayı bu kadar sevdiğine anlam veremezdim. 

Ormanlık veya dağlık araziye gittiğimiz her gezimizde, işyerinden eve gelince çökmüş halde gördüğüm o adam canlanır, gelip bana ağaçları tanıtır ama özellikle bizi farketmeden kendi alanlarında yaşayan canlılara dikkat etmemizi isterdi. 

Bütün merak da burada başladı, insan neden doğada kendini daha güvende, bütünlenmiş bir halde hisseder ? 


Hepsi, yaşayan mahlukatlarla bir nevi temas hali

 oluşturabilmek ve onları en doğal halleriyle görebilmekte.

Ayrıca bir gün toprağı besleyip yokluğu dahi 

 fark edilmeyecek olan canlı bedenlerinin yaşam alanlarına bizzat dahil olabilmek çok elzem bir

 mevzu olduğunu anladım. 


Büyüdükten sonra tekrar Anadoluya gelişlerim

 bir süre önce toplum içinde mutsuz oluşumun, insanların ümitsiz ve çaresiz suratlarına çok

 fazla bakmaktan kaynaklandığını fark ettirip,

bu konunun çözümünü ellerime

 sunmuş oldu. 

Doğa ve içinde bulunan hayvanlar, nehirler 

 ve dahi ağaçlar hiçbir çaba harcamadan bizi güvende hissettiren varlıklar. 

 Sosyal hayatımızda bizi mutlu eden ve güvende hissettiren çoğu şeyin karşılıklı koşullardan ve

 derinlemesine bakılmadıktan sonra fark edilemeyecek çıkar hesaplarından meydana

 geldiğini fark ettiğimizde,

 hiçbir çıkarın olmadığı güven dolu bir ilişkinin 

doğanın özünden başka hiçbir yerde bulunamayacağı anlaşılıyor. 

Ağaçlar, sizden bakma kirası istemiyor hatta size

 iyilik yaptığını düşünen biri gibi yüzünüzde tebessüm bile aramıyorlar. 

 Arabınızdan inip başını sevdiğiniz bir köpek size yıllarca hayalini kurup sonrasında anlaşmazlıklar

 neticesinde boşandığınız evliliğinizden daha fazlasını bahşedebilir.


Tüm bunların ardından, 

 Belki de etrafındaki her şeyi yönetmenin değil bilakis uyum sağlamanın insanı tatmin ettiğini

 hazmedip, toprağın tüm bakirliği ve bereketine saygı göstererek öngörülemez yağmurlarla

 ıslandığımız ve bizi sıkıcı siyaset bilgilerinden kurtaran bir ortam: 

 huzursuz hissetmeyeceğimiz bir hayatı

baştan kurdurup var ettirebilir, Ademin gelişiyle

 başladığına inanılan bu ırka sonsuz mutluluğu

bahşedebilir mi ?