Biz diyelim ki bir aşiret kavgasında örtüsünü yere atmış kadındır Doğu
Az maaşla işsizlikten emekli bir mezar bekçisidir kimine göre
Yine de içine çabuk düşülüp unutulan bir yerdir burası
kaç kere bakarsanız bakın
Suya açılanın kendisiyle döneceği bir yer yok, diye söylenirdi çünkü ninem
Derede akrep ile yelkovanı şalvar gibi yıkayıp asarken
Mesela ben gidince, cami imamları sözcüklerimi kovar
Genç kızları ayartıp şiire sokarım, misafir salonları çünkü Doğu’da kızlar
Hamarattırlar ve güneşi kendileri uyandırıp kara boncuklarla süslerler
Ondan fistanının altında bir mektup gizlenir üç gece okunmadan
Bütün saatler öğledir burada, insanın gözleri karabatak
Koyun güder çocuklar ve okul yolları hiç eskimemiştir basılmaktan
Şehre inmek büyük panayır sayılır onlara, gece fersiz ışık yürüyen tabut
Çocuk olmayı durağanlıkla savaşmaktan öğrenir çocuklar
Kadınlar pek konuşmazlar ama,
nedense hep destanlar yazar çatlamış elleriyle geceye matuf ezici azınlığa.
Belki de en son düğünlerinde yarım yamalak öpüldüklerinden
Yine de bembeyaz bir çarşaf gibi sandıkta katlı durur dilleri
Pencereye çakılı gözlerinde her gün en az bir türkü ölür
Yaşı geçkinler kahvede hep bir şeylerden dertli
Gençler ise hep dağlara meyilli
Yüzleri beş karıştır uzağa bakmaktan, av boruları sustu diye sevinçli
Olmadık hüzünlüdürler, cesetlerini dört kollu tenha bir kasabadan sürer geçer
Oysa çoktan asılmışlardır geleneklerine bir çaput gibi.
Biri de desin, ben inanmam, o da olur!
Börte Kurtkızı
2021-01-15T19:00:26+03:0028 nolu ceset çok iyi
Hasibe Şan
2021-01-15T02:00:28+03:00Hiç bilmediğim bir yolculukta, taşlar ayağıma değdi sanki. Duygu dokunmuş dizelere. Tebrikler...
Zeynep
2021-01-14T20:30:14+03:00Ne güzel yazmışsınız. Yüreğinize, cümlelerinize sağlık. :)