Coğrafi olarak kuzey ve güney şeklinde iki kutba ayrılan gezegenimiz

İnsanı olarak da doğu-batı şeklindeki bu ayrışmadan nasibini almıştır.

Bu öyle bir ayrışmadır ki,

Her iki taraf arasındaki sıcak çatışmalar buz kütlesi gibi sert ve ağır olsa da

Yine iki taraf arasındaki anlaşma olasılığı kutuplardaki sıcaklık kadar düşüktür.



Güneşin doğarken çektiği sancının türevidir,

Doğudaki yaşam.

Bir zamanlar güneşin doğusuna şahit olan yeni fikirlere gebe zihinler,

Güneşin gitmesiyle beraber yıldızlara bakarak yön tayin eder oldular.

Bilim çağıydı

Sanat çağıydı



Sonra ne oldu?

Fikirlere gebe zihinler kürtaj oldu,

Akıl, batılda boğuldu,

İnsan karanlıkta kayboldu..

Sorunlar ve sebepler aşikar bir biçimde ortada iken,

Ortadakiler çırılçıplak ve yalnız bir şekilde ortaya koyuldu.

İşte Ortadoğu...

Batının iliklerine kadar sömürdüğü biricik yosması,

Ruhu ve bedeni zapt edilmiş

Kafası karışık...



Batının yaptığı en güzel şey değil midir

Kafa karıştırıp, önce bedeni sonra ruhu zapt etmek.

'Elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacağım.' vaadi veren bir koca edasıyla,

Yelkenleri suya indirtip o suyu dibine kadar içtikten sonra kan kusarak ayrılmak,

Büyük bir akıl gerektirir.



Kırmızı şarap eşliğinde romantik bir akşam yemeğinde,

Güneşin batışını izlemek gibidir batıdaki yaşam.

Onların karanlık devri bitmiştir.

Güneş en son onları selamlamaktadır.

Güzel coğrafyadır,

İnsanının insanca yasayabildiği.

Tek dertleri ise

Diğer insanların onlara hizmet etmesi gerektiği...

Kimse yıkamaz batının bu medeni düşüncelerini.



Gerçek şu ki;

Doğunun inancı ile batının medeniyeti sürekli savaşacaktır,

Doğu da batı da birbirlerine aşkla bağlı birer düşman olarak kalacaktır.

Bu aşk onları her zaman bir tutacaktır,

Bu aşkın meyveleri ise cehalet ve ahlaksızlık olacaktır,

Bunlar atalardan evlatlara kalan mirastır.