Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer tellal iken, pireler berber iken. Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Babam düştü beşikten, anam bağırdı eşikten; kaldır babanı oğul yoksa geçiremez seni delikten. Tuttum hemen kaldırdım, kundağını sardım sarmaladım. Bunları yapmasaydım bu masalı yazamazdım. Sonra döndüm anama,var mıdır diyeceğin babama? Dedi "Emziğini koy ağzına, ağlamasın sızlamasın. Ne ekmek vardır evde ne de süt. Eve bir direk lazım, o da aha kundakta." Verdim emziği ağzına, çektim takımı sırtıma. Karar verdim o anda, olacaktım bir direk evimizin tam ortasına.


Bakkalın yolunu tuttum, dedim lazım mıdır çırak? Dedi senden olmaz; daha 3 aylıksın be uşak! Döndüm oradan kasaba. Kasap dedi; Ah yavrucak! Satırdan kısadır boyun, etme kendini kurbanlık koyun. Dedim kasaba dur hele! Bu iş bende karışma, benimle atışma. Meğer kasap haklıymış; aldım elime satırı, vurdum kestim kolumu. Bir kan götürdü beynimi. Girdim damar yoluna, buldum orada yolumu. Yüzdüm yüzdüm duramadım, kulaçları salladım, rakiplere fark attım. Gördüm ileride bir ışık, çağıran aşık ile maşuk. Gözlerimi kapattım, yallah deyip atladım. Bir de açtım ki ne göreyim; kundakta belim, yastıkta başım. Babam sallar beşiğimi, ocakta hazırmış aşım.