Ah kuzenim, sitem etmek mi lazım?

Evet, asilzadeyim; doğru, akrabanızım.

Adım César, Garofa kontu. Buna kim ne der?

Fakat beni doğuştan kaçık yaratmıştır kader.

Zengindim; saraylarım, param, arazim vardı.

Nazeninler verdiğim aylıklarla yaşardı.

Ama ne çare, daha yirmisine basmadan,

Neyim varsa bitirdim. Eski saltanatımdan

Peşim sıra uluyan alacaklılar kaldı.

Aman, o ne gürültü, ne garip karnavaldı;

İsmimi değiştirip kaçtım. O günden beri

Gamsız bir derbederim. Yeni adım Zafari.

Kim olduğumu bilmez sizden başka hiç kimse.

Bana bir hayrı yoktur velinimetimimse.

Zaten düşünmez oldum karnım aç mıdır, tok mu?

- Şu Teve Kontlarının eski sarayı yok mu?

 

(Don César - Victor Hugo)

 

Şiir, César’ın kuzenine olan sitemi, isyanıyla başlamaktadır. Şiirin monolog şeklinde olması onun klasisizmden ayrıldığını ve diğer türlerle olan ilişkisini gösterir. Victor Hugo, eserlerinde tiyatro, bale, opera gibi türlerin de yansımasını göstermek istemiştir. Bu şiirde de tiyatro havası sezilmektedir.


“Fakat beni doğuştan kaçık yaratmıştır kader.” Bu mısraıyla kadere karşı bir isyan ve kaçış söz konusudur. Gerçek hayata isyankâr ve ihtilâlci bir tutum vardır. Romantizmin en belirgin ilkelerinden biri olan kaçış, ölüm, uzaklaşma gibi temalar bu şiirde de göz önündedir. Romantizm ilkesini benimseyen sanatçılar Tanrı ile insanlar arasındaki kurumları da reddetmektedir. Bu da eserlerde daha duygu yoğunluklu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kaçış teması ardından César’ın toplumcu olmadığının, kendisini düşündüğünün de bir göstergesidir. Fakat bu düşünce yapısı onu yine de toplumdan soyutlamaz. Benmerkezci yapısıyla toplumun da böyle hareket etmesini sağlamak istemektedir.


“Aman, o ne gürültü, ne garip karnavaldı / İsmimi değiştirip kaçtım. O günden beri / gamsız bir derbederim. Yeni adım Zafari.” Bu kısımda yeni dünyalar arama, hayalî bir hayat inşa etme arzusu vardır. César bunları yaparak romantizmin çok önem verdiği tabiata yönelme anlayışını dile getirmektedir. Klasisizmdeki saraylar, despot hayatı bırakarak sade ve gösterişsiz hayatın da mümkün olduğunu göstermek istemektedir. Her şeyi bırakarak yeni bir hayata başlamaktadır. Bunu yaparken bireyler, sınıflar ve uluslar arasındaki ekonomik ilişkileri de reddettiği, eski zengin hayatını reddettiğini ve kendisine sade, gösterişsiz bir isim takarak yeni bir hayata başladığını görmekteyiz. Yeni hayatında sükûnu, hareketli, doğal bir hayatı olacağını hissetmekteyiz.


“Bana hiç hayrı yoktur velinimetimimse / Zaten düşünmez oldum karnım aç mıdır, tok mu?”

César, ne kadar istese de eski kimliğinden uzaklaşamamaktadır. Buradaki sitemiyle bunu görmekteyiz. Hugo, insan kalbinin, temel duygularının yaşadığı sosyal ve politik olaylara rağmen değişmeyeceğini düşünür. Yaşanan olaylar, duygu ve heyecanlar geriye dönmektedir. Aklın netliği, yerini duyguların değişkenliği ve belirsizliğine bırakmaktadır.


En kestirme bir ifadeyle, yazarın tiranlara, despotlara, baskıcı yönetimlere karşı çıkması, toplumda tutunamayanlara el uzatması biçiminde tanımlayabiliriz. En önemli şiir ve romanlarına kimsesiz çocukları, sokak kadınlarını, çocuğu ölmüş anneleri, yoksulluk içinde kıvranan aileleri taşımış durmadan. Bu zavallıların bir şefkat ve acıma duygusuyla anlatıldığı dizelerden ve roman sayfalarından samimi bir yazarın tüm duyguları sezilir. Baskıcı yöneticilere isyan ettiği dizelerde ise, uzun yıllarını bu uğurda sürgünde geçirmiş bir “eylem ve meydan adamının” tüm mücadeleci haykırışı duyulur.