Yılda kaç kitap okuduğuma eskisi kadar takılmıyorum. Veya haftada kaç sayfa. Ne ölçüde bir hız biçtiğimi fark etmiyorum satırları dolaşırken ya da hangisinin daha fazla beğenildiğine göre onları satın almıyor; kendi kalitemi kendim tasarlarken ilerlediğim yolda daha mutlu olduğumu keşfediyorum. Maddesel niceliklere tosladığımda tanıdığım birkaç kırılgan yönümü, varlıklarını bastırmadan şekillendirerek yeniden anlamlandırıyorum fikirlerle örülü benliğimde. Daha yavaş yazı yazıp, daha sık ve şefkatle sesleniyorum kendi kelimelerimin izinde büyük harfler çizişime. Korktuğum bir duyguyu yaşamaktan çekinmeden, rastlayabileceğim bütün gerçekliğe adım adım ulaşmayı içimdeki sese değer buluyorum. Kitaplar, odalar, bardaklar. Hepsini ve her şeyi yalnız kendi huzurum için yanıma alıp, sayısız ve zamansız sıfatlarla dünyama iliştirmeyi büyük bir gayretle tercih ediyorum. Diğerlerinin sözlerini dinlemeyi sevip önemsiyor fakat kendi adımı yine en güzel kendim betimliyorum. Ve şimdi bir cümleyi eskisinden daha sakin okuyup daha derin manalarla giydirebiliyorum üzerime. Yükselmeye çalışan kanatlarım inişe geçtiğinde hiddetlenmeden alçalmayı biliyorum. Hüzünlendiğim günlerde karanlığın içimi boğan kasvetinden kaçıp işte yine kendi yüreğimin dokusunda bir hüzne ev sahipliği yapmayı seçmiş bulunuyorum. Dengeyi öğrenirken penceremde, devam ediyorum görmeye.