Abdal’ın

Sıfır noktasından yirmi bir numaralı büyük sırra uzanan yolculuğunda

On numaralı büyük sırda, kader çarkında takılı kaldım ben

Bir türlü geçemiyorum on bir numaralı büyük sırra, erişemiyorum ilahi adalete

Zira dönmüyor kader çarkı

Bir önceki aşamaya geçiş yapabiliyorum yalnızca

Dokuz numaralı büyük sırrın kapısından geçiyor ve yeniden münzevi oluyorum

Hiç bitmiyor hayatımın münzevilik safhası

Yeniden çekiliyorum mağarama

Yeniden yalıtıyorum kendimi dışsal unsurların çoğundan

Yeniden içime çeviriyorum odağımı

Yeniden, yeniden, yeniden…

Münzevi ile kader çarkı arasında mekik dokuyor, ilahi adalete erişemiyorum

Kader çarkı inatçı, dönmüyor bir türlü

Karşısına geçiyor ve etrafında yer alan unsurlarla oluşturduğu devasa kompozisyonu izliyorum çaresizce

Dört bir yanına dizilmiş melek, kartal, boğa ve aslana ilişiyor gözlerim

‘’Keşke önlerindeki defterlerde neler yazdığını bana da gösterseler!’’ diye düşünüyor fakat bunu teklif dahi edemiyorum

O an çarkın üzerine konuşlanmış sfenksin delici bakışlarını hissediyorum üzerimde, korkuyorum

Elinde tuttuğu kılıcı her an bana doğrultup hakkımda hüküm verecekmiş gibi bir kanıya varıyorum, içim ürperiyor

Dikkatimi dağıtabilmek adına odağımı hemen başka unsurlara çeviriyorum

Çarkı alttan sırtlayan çakal başlı Anubis'e bakıyorum önce

Çarkın sol yanından yılan biçiminde aşağı süzülen Typhon'a bakıyorum sonra

Typhon çatal dilini çıkarıp tıslıyor bana

Gülüp geçiyorum

Zira ne Anubis ne Typhon, hiçbiri sfenks kadar korkutmuyor beni...




Sıkılıyorum...

On numaralı büyük sırra takılı kalmaktan

Ezberledim artık kader çarkının üzerindeki simya sembollerini

Madem kendiliğinden dönmüyor bu çark

Bir de ben el atayım diyorum

Üzerindeki, kıyısında köşesindeki figürlerin buna laf etmeye hak ve hadleri olmadığını düşünerek iyice yaklaşıyorum çarka

-''Benim hayatımın çarkı ne de olsa!''-

Ellerimde eldiven yok

Çıplak ellerle uzanıyorum heybetli çarka

Dikleştiriyorum bedenimi, daha bir sağlam basıyorum ayaklarımı yere

Tüm gücümle ittiriyorum çarkı

-''Ha gayret!''-

Ellerim acıyor, nefesim kesiliyor

Buna rağmen çark bir nebze olsun dönmüyor

Dayanamıyorum

Endişe ataklarının son zamanlarda sıklaşan ziyaretlerine bir yenisi daha ekleniyor

''Arasına bir şey mi sıkıştı acaba?'' diye tarıyorum gözlerimle çarkı

Lakin o denli karmaşık bir mekanizmaya sahip ki, benim görme becerimi aşıyor fazlasıyla

Dolayısıyla bir şey sıkıştıysa da arasına, ben göremiyorum

Ne yapacağımı bilemiyorum

O an fiziksel, ruhsal ve zihinsel gücümün elverdiği ölçüde yapmaya çalışıyorum elimden gelenin en iyisini

Elimden gelenin en iyisi bile iyi değil yeterince, biliyorum

Lakin o anki içsel koşullarım o kadarını mümkün kılıyor yalnızca

Benim için majör girişimler, çabalar

Oldukça minör kalıyor kader çarkı için belli ki

Ben de bir noktadan sonra zorlamıyorum daha fazla

İçsel koşullarımı zorlamıyorum, sıfırı tüketircesine kendimi tüketmeyi tercih etmiyorum bu uğurda

Arada şöyle bir değdiriyorum ellerimi hafifçe çarka

O an ne kadarını yapabiliyorsam rahatça; o.

Kader çarkı dönmüyorken de yaşamaya

Hayattaki minimal zevklerin farkına varıp tadını çıkarmaya çalışıyorum

Lakin her yeni gün, ayrı bir meydan okuma gibi benim için

Depreşik hâller içerisinde uyanıyorum sabah

İyileştirmeye çalışıyorum hâletiruhiyemi gün boyu

Kendim yapılandırmaya uğraşıyorum kendi keyfimi bizzat, sıfırdan

Akşama doğru biraz iyi hisseder gibi oluyorum, öyle uyuyorum

Depreşik hâller içerisinde uyanıyorum ertesi sabah, yeniden

Ve her yeni gün tekrar ediyor bu döngü, tüm yıpratıcılığıyla...




Nasıl ki bir makine bozulunca, bir çarkın dişlileri tutukluk yapınca ustasına gösterip tamir ettiriyoruz

Keşke kader çarkının da bir ustası olsaydı da, ona gösterip tamir ettirebilseydim kendiminkini

Sorun her neyse ve her neredeyse

Buluverseydi, çözüverseydi

Bizzat kendisi çözmese de, bari bana nasıl çözeceğimi gösterseydi

-''Yok mudur ki hakikaten kader çarkının mekaniğinden anlayan birileri?..''-

Benimki öylece duruyor olduğu yerde, sabit

Can sıkıntısından üzerine tırmanıyorum arada

Ağırlığımın tamamını bırakmadan hafifçe uzanıyorum dişlilerinin üzerine

Hint fakirlerinin çivili yatakları geliyor aklıma

Yuvarlak, eğimli yapısından ötürü bükülüyor bedenim az biraz

Olsun!

Omurgam esniyor hiç yoktan

Bir türlü dönmeyen kader çarkından böyle istifade ediyorum ben de işte

Lakin tüm zamanımı kader çarkıyla geçirmiyorum tabii

Üzerine uzan, omurganı esnet

Ellerinle hafifçe dokun arada

Arada üzerindeki, kıyısında köşesindeki figürlerle göz göze gel fakat konuşmasın kimse

Arada incele çarkın üzerine kazınmış ''TORA'' yazısını, simya sembollerini

Nereye kadar?..

Dolayısıyla biraz da bir önceki aşamaya, dokuz numaralı büyük sırra dönüp onun kapısından geçiyorum

Münzevi pelerinimi giyiyorum üzerime

Mağarama çekiliyorum

Münzevi ile kader çarkı arasında mekik dokuyorum

Bir kader çarkına bakıyorum, dönmüş mü az da olsa diye

-Gerçi illa ki haberim olur dönse-

Bir münzevi oluyorum, tefekkürlerden tefekkür beğeniyorum yine

Münzevi ile kader çarkı arasına sıkıştım kaldım işte böyle

Geçemiyorum on bir numaralı büyük sırra, erişemiyorum ilahi adalete...