Bir yolculuk misali ömür. Biletini bizim almadığımız, duraklarını bilmediğimiz, yolcularını tanımadığımız. Yapayalnız çıkıyoruz yola, sonumuz da yalnızlık. Yolun sonunu biliyoruz belki. Bilmediğimiz o sona nasıl ulaşacağımız. Ya da yolun sonuna kimlerle ulaşacağımız. Tek yolcu biz değiliz elbet. Kimileriyle yollarımız aynıdır, kimileriyle duraklarımız. Kimileri yolumuza ışık olur, kimileri diken koyar. Kimse bilmez kimin ne olduğunu. Ancak o yolu geçtikten sonra anlarız veya anlamayız. Yolumuza çıkan insanları tanımadan bilmeden yol arkadaşı seçer, kalması gereken durakta bırakamayız bazen. Bazı insanlar yüktür bize, farkına varmayız.

Belki yoldaşımız yanlıştır, belki durağımız belki de yolumuz. Yanlışın hangisinde olduğu çok da önemli değildir aslında. Önemli olan yanlışı görmek ve düzeltebilmektir. Insanız. Düşüyoruz, yenildiğimizi düşünüyoruz ve vazgeçmek istiyoruz bazen. Mümkün mü ki küsüp geri çekilmek? Diyelim ki küstük bizi tekrar yolumuza döndürecek rehberimiz var mı? En önemlisi kim size devam etmek zorunda olduğunuzu söyler? Sadece düştüğünüz zaman yanınızdaki insanların ya da yürüdüğünüz yolun doğruluğunu sorgularsınız. Bulduğunuz cevaplarsa sürekli değişir. Değişikliklerin olması normaldir aslında. Normal olmayan bu kadar değişikliğin arasında değişmeyen bir şeyin olmaması. Hayatınızdabir pivot belirlememiş olmanız. Hayatınızın aydınlığını başkalarında arıyor olmanız. Seçimlerinizin ilhamını sürekli başkalarından bekliyor olmanız.

Seçtiğiniz yol size ait olabilir ama yürüdüğünüz yol size ait değildir. Şanslıysanız yolunuzdan dikenleri temizleyen biri olmuştur sizden önce, cesursanız yol gösteren ve takip edilen olursunuz. Ne doğruya sahip olabilirsiniz ne de yola. Ancak doğrusunu gösterdiğiniz yola olan inancınız sizindir. Yolunuz, yoldaşınız hayatınızın önemli bir parçasıdır. Ancak dönüm noktanız kendinize olan inancınızdır.