babalar ne kadar geç gelmişlerse evlere

anneler o kadar erken ölmüştür yaşamaklara 

bir çocuğun göğündeyim küçük puflar düşüyor yaşamıma ve sevincim ne denli küçükmüş yalnızlığımda

eller boşsa sarılacak kimi vardı babanın 

Bir gök ne kadar kararabilirdi

Penceremi açmışlar, perdeler çekmiş bulutlarını

yine bir şiirimi gömüyorlar bir yerlerde 

çünkü ben ne zaman ölümü düşünsem

 bir şiir kendini düşürür taburelerimden.

her halatını son mısrasında sıkar yeniden yazılmaya

Bir kuş benimle konuştu geceydi

her taşıdığımız kelime bizi taburemize yaklaştırıyorken bakma göğe bu kadar dedi

annemde söylemişti bana ,ölüm gözlerimizdeyken gökyüzü eli boş karşılar bizi 

ölmeye doğmuşken bedenimiz 

ilk gözyaşımız öldüğümüz güne bir damlayken yaşamak acım nasıl?


İndiğim kuleleri ateşe verdiğinizi görüyorum yine

 dedem beni tanısaydı kulelerimin kaçıncı katında yardıma koşardı 

belki de koşamazdı

çünkü dedeler koşamayacak kadar çok gözyaşı dökmüştü yollarına,

çocukların gözyaşlarının başladığı yerlerden geçerken...


Kararıyor günümüz babacım eve gelsen  mi artık 

son tabureye yine kalkmadan şiirlerim  

Bi mavi göğü seninle ne zaman selamlayacağım ben?

annemin dizindeyim yine en sevdiğim ninni dudaklarında 

ölüm ıslığını duyuyorum 


Şimdi beni penceremde görün

Ve günün en güzel saatlerinde 

bir ıslığın eşliğinde,

Beni gömün.