Seninle konuşmayalı uzun zaman oldu eski dostum. Başımdan geçenleri anlatmaya kalksam kesinlikle ‘hangi yüzyıldaki protesto hikayesinden etkilendin’ derdin. Yaşamımın bu kadar çok insana ev sahipliği yapabileceğini ben de bilmiyordum. Elbette senin de haklı olduğun konular vardı. Komünizme karşı duyduğum gereksiz sempatim bunlardan yalnızca biriydi. Eylem yapan birilerini gördüğünde sinirleniyor musun ya da benim, tartışmaktan delicesine korktuğum için ‘her görüşe saygı duymalıyız’ fikrini benimsememe hala öfkeyle karşı duruyor musun? Sinirlendiğinde, bunu ilk ne zaman fark ettim bilmiyorum, karşımda duran bir ayna tuzla buz olup bütün vücudumda yüzlerce kesik açmış gibi hissederdim. Herhangi bir sebeple bana karşı duyduğun koşulsuz sevgiyi bir an bile olsa unutabilmiş olman, böyle hissettirmeli. Unutmaktan bahsetmişken, Raphael -adını unutmuş olabilirim- olağanca sakin hayatına devam ediyordur, umarım. Sesini duymayalı kaç ay olacak, şimdiden bir mevsimi kaybettik. Uzmanlara göre iki yüz yıllık bir toprak devrini kapatmışız ama biz seninle oturup birer kadeh şarap eşliğinde sohbet ederken bütün dünyaya karşı durmadıktan sonra yeni bir yıl da kulağa anlamsız geliyor. Başarısız sayılabilecek randevularıma kıyasla hatırımda kalacak, planlanmamış bir geceydi. Dolabımda duran ve yalnızca o gece taktığım eklem yüzüklerimi kaybetmiştim. Sen de benim çocukça üzüntüme dayanamayıp yenilerini alacağına söz vermiştin. Onlarca yüzük arasından sana bir kadının her halükarda hoşnut kalacağı seçenekleri göndermiştim. Sevgilin aldığın hediyeyi beğendi mi? Kısa süreli tanışıklığımıza rağmen öyle olduğunu varsayıyorum. Bitmek bilmeyen bunalımlarımda sorunun ne olduğunu anlamak için gecenin en uygunsuz saatinde dahi benimle konuşmak için nasıl çırpınırdın, dudaklarımdan dökülecek tek bir cümleyle her şeyin üstesinden gelebilecekmişsin gibi inançlıydın. Duyduklarının ya da duyacaklarının seni üzmemesini hatta gururuna da dokunmamasını dileyebilirim. Bu dönüşsüz mektuplar serisine eğer kalbinde zerre kadar öfkeye sebep olacaksam devam etmem. Karşısına geçip derdimi anlatmak istediğim tek bir insan kalmadı. Uyku denen kavramla da kiliseye bakan yerde belki bir gün tekrar karşılaşırız. Alakam olmamasına yahut takip de etmememe rağmen sırf seninle maçını izlemeye gideceğiz diye sempati duyduğum futbol takımı, şampiyon olmuş. Nasıl mutlu oldum, niye mutlu oldum? Bugünlerde balkonundan manzara nasıl gözüküyordur diye düşünmeden edemiyorum. Yeniden karşılaşmayacağız, ben senin gitmekten hoşlandığın ya da beğenebileceğin yerlere uğramayacağım. Karayı görene kadar içecek olan adamı hatırla, az kalsın ağzından geri alınamayacak bir şey çıkacak diye aklımı kaybetmiştim. Eninde sonunda her hikaye hayal kırıklığıyla sonlanmalı. İnsanlar iyi bir şekilde, yani dost kalarak ayırmazlar zaten yollarını. Birbirlerine güven ve koşulsuz sevgi duyanların, ister aşık ister iki arkadaş, bir daha birbirini görmemesine sebep olan belki kırgınlık olabilir. Kelimelerin de gerçekten anlam ifade etmediği bir haldeyim. Tükenmeyecek bir öfke, kimi zaman farklı sonuçlar doğurabiliyor. Senaryoda güçlerin değişmesi kuramı gibi kafamın içinde sana kırılıp kendimi yerle buluşturuyorum. Geçenlerde, benimle asla konuşmak istemediğini işittim. Verdiğim sözleri genellikle tutarım, senin aksine. Sana söz veriyorum, benimle asla konuşmayacaksın.