İnsanların dış dünyayı algılama süreci aslında dış dünyaya bağımlı olmaktan çok insanın bu dünyayı zihinsel olarak kendince algılaması şeklinde ilerler. Kesin ve mutlak bilgilere göre yönlendirilmiş bir hayat bu yüzden yanlıştır.Yani, varoluşçuluk salt pozitivizme ve kabul görülmüş kuralların karşısında yer alır. Varoluşçuluktan bahsedildiğinde umutsuzluk, yabancılaşma ve yalnızlık kelimeleri her zaman karşımıza çıkar. Bu ise, aslında, toplumun kısıtlamalarının, dogmatik olgularının insanları toplumda yalnız olmaya ve topluma yabancılaşmaya itiyor olmasının manifestosudur. Toplumun insanlara karşı yaptırımları ve kısıtlamaları olması,bizleri belli bir düzene karşı edilgen hale getirir ve edilgen bir konumda olmak bir şeylerin bastırılmış olması anlamına geldiği için insan doğasına bir şekilde aykırıdır.

Kafka'nın Dönüşüm hikayesinde, 'Gregor Samsa' olarak adlandırılan ana karakter, bir sabah uyandığında kendini büyük bir böcek olarak bulur. Yataktan kalkmaya çalışırken patronu işine geç kaldığı için gelir. Kız kardeşi onu beslemek için gelir ve annelerinin onu görmesine izin vermezler. Gregor'un babasının yaklaşımı ona karşı oldukça kötüdür. Bunların gerçekleşmesiyle beraber ailenin fakirliği de gözler önüne serilir ve Gregor, bu durumdayken bile işe yaramadığını ve kirayı düşünür. Gregor,

ailesinden sevgi ve destek bekler. Babasının kendisine attığı elma tarafından yaralanır. Ailesinin tavırları ve umutsuzluk durumu ile depresyona girer ve ortama daha da yabancılaşır. Ölümünün sebebi de yine ailesinin bu duruma olan kayıtsızlığıdır aslında.

Ailesi, Gregor'u manevi olarak yok sayar ve tüm dertleri paradır. Aslında bu bize onun ailesi tarafından böceğe dönüşmeden de hor görüldüğü ipucunu verir. Ailesi için sadece eve para getirmekle yükümlü olan bir makine gibidir. Gregor'un onlara yabancılaşması ve onların Gregor'u yabancılaştırıyor olması, beraber giden bir süreçtir. Aslında, burada sergilenen aile profili bir bakıma toplumun profilidir. Kafka,

''toplum'' olgusunu daha küçük bir yapıya indirgemiş ve aile, özellikle de 'baba' figürüyle somutlaştırmıştır. Toplumun insanlara yaptığı şey aslında Gregor'un ailesinden gördüğü baskının ta kendisidir ve bu aile kadar acımasız bir olgudur. Bir yandan patronun olay örgüsünde oluşundan aslında sınıf çatışmasının da sergilendiğini gösterir . 'Patron' ve proleter ayrımını açıkça görebilmemiz Marksist

bakış açışı altındaki yabancılaşmayla okuyabileceğimizi de gösterir. Patronun ve ev sahibinin otorite olmasıyla beraber Gregor'un kölevari hali, aile üyelerinin çalışmıyor olması sınıf farkılıklarını gözler önünde serer. Kafka'nın bir insanı genellikle tiksinilen, istenmeyen ve öldürülmeye çalışan bir canlıya dönüştürmesi

insanların kendilerini baskıdan ve otoriteden kurtarmak için kendini bir şekilde yaratım sürecine sokarak ''yanlış'' bir imaj olduğu için dışlanmasına işaret eder ki bu toplumun dogmalarının bu tarz bir yeniden yaradılışa izin vermeyeceğini gösterir. Hatta bu dönüşümü, toplumsal düzenin ve hiyerarşinin kölesi olmak yerine bir böcek olmanın daha kabul edilebilir olabileceği şeklinde bir yaklaşım olarak görebiliriz.

"Yabancılaşma', zamanımızın en 'çirkin' algılanan sözlerinden biridir. Fakat; kendilerini yabancılaşmış olarak gören ve bu durum yüzünden toplumları suçlayan milyonlarca genç insanın kendi kendini anlayabilmesi için de merkezi bir noktadır bu.” Kaufmann, Walter, Yabancılaşmanın Kaçınılmazlığı, No. 12 (1980), pp 29-42. Walter Kaufmann, Samsa'nın dönüşümü için çok önemli bir noktayı işaret ediyor. Buna göre, yabancılaşma her ne kadar ''aykırı'' bir durum olarak görülse bile

insanın kendine dönüşünün ve eleştirdiği şeyleri anlamasının temeli olabilir. Dönüşüm, kişinin yalnızlığını ve toplumda kaybolduğunu anlatır ve toplumun beklentileri nedeniyle itaat etme gerekliliğine yönelik eleştirisiyle varoluşçu fikirleri destekler. Kafka, Gregor Samsa'yı kendi -varoluşçu krizlerin- tasviri olarak kullanır. İnsanların bir şeylerin ''merkezi'' ve "özgür'' olmadıkları varoluşçu felsefe tarafından reddedilir ve bu çalışmada Kafka, kurgusal bir karakterle bunu bize sunar.

İnsanlar bazı kural ve beklentileri karşılamak zorunda kalarak bu özgürlüklerinden vazgeçerler ve sonucunda yabancılaşma durumu meydana çıkar. Yani gerçeklerden kaçış halidir. Sistemin adaletsizliğine bir dönüşümle başkaldıran Samsa, adaletsiz dünya düzeninin insan ruhuna verdiği zararın somutlaşmış halidir.