Sıcak yaz gününün ortasında havaya çöken kara bulutlar gibiyim. Kimisinin ihtiyaç duyduğu, kimilerinin gideceğimi bildiği için kısa süreli olarak iyi geleceğime inandığı, kimininse ne gerek vardı diyeceği kara bulutun kendisiyim. Kimileri için korkunç, kimileri için huzur dolu bir bulutum.

Sevilsem de sevilmesem de bana daha çok ilgi duyarlar çünkü beyaz bulutlar her zaman vardır ama kara bulut her zaman oluşmaz. Özellikle sıcak yaz günlerinde kararmış olmam küresel sorunların konuşulmasına bile sebep olabilir. Olmayan şeyin kıymeti olur ya tam da öyle. Yaz günleri kıymetli, kışları ise alışılmış bir bulut olurum. Darmadağın bir halim var ve her türlü şekle girebiliyorum. Aslında rüzgâra göre şekil alıyorum. Bu yüzden siyasetçi kimliğim de vardır.

Yine sıcak bir günde sevdiğimin geçtiği yerleri karartmış bir bulutum. Gün boyu caddelerin ve sokakların her zerresine adım atarken “Piştim, bir yağmur yağsa da sırılsıklam olsam.” diyerek yürüdüğü anda geçtiği yerleri gözyaşlarımla ıslattım. Aslında “Piştim.” derken sıcaktan bahsetmiyordu. Yaşam ilerledikçe insanın gelişmesinden bahsediyordu. Uyuduğu için büyümüş ancak büyüyünce hiçbir şey geçmemişti. Uyanmıştı ve hayatın kendisine tattırdığı acıları daha çok hisseder olmuştu. Ağlıyordu ve gözyaşları asfaltın sıcağında buharlaşarak bana geliyordu. Beni karartan da onun gözyaşlarının buharıydı. Dayanamamıştım. Bağırarak ağlamaya başladım. Sevdiğimin gözyaşlarını silerek asfaltın aralarından sızarak toprağa karışmasına yardımcı oldum. En zor günlerinde hiçbir şey yapamasam da gözyaşını silerek yanında oldum. Sırılsıklam olmuştuk sonunda.

Sıcak yaz gününün ortasında sırılsıklam da olsa kaybolacağımı biliyordu. Gözyaşları kuruduğu için beni tekrar getirecek bir şeyi de yoktu. Ben aslında o an için ihtiyaç duyduğu bir şeymişim. Gittikten sonra beni belki yine çok yandığı bir günde arayacakmış. Yine arkadaşlarından, ailesinden, okulundan veya işinden sıkıldığı zaman isteyecekmiş varlığımı. Kısa süreliğine aklındakileri silmek için yağdım üzerine ve yine başardım. Aklını ne kadar boşalttığımı bilmiyorum. Kendimi de temizlemişim aklından.

Aklından silindikten sonra kendimi hatırlatmak istedim. Yine sırılsıklam olabiliriz diye göründüm. Yağdım üzerine ama bir durağın altına veya bir çatının altına saklandı. Saklanmasa da şemsiyesini açtı. Ne gerek var diyerek bir damla gözyaşımı bile tutmadı. Nereye gitse oraya yağdım ama bir kez dokunamadım kalbine.

Sıcak yaz günleri bitmiş ve sonbahar gelmişti. Daha çok karşısına çıkmaya başlamıştım. Rüzgârla birlikte bütün sararmış yaprakları döktüm, yerlere. Gereksiz görülmemin sonucunda dolmuş öfkemi bağırarak ve yaprakları dökerek bitirmeye çalıştım. Öfkemi çıkartmaya çalışırken onu da oldukça korkutmuştum. Seven sevdiğine huzur vermek yerine korkutur mu diyerek bir daha korkmasına sebep olmamak istedim.

Kış ayları gelmişti. İstenmiyordum ama yapacak bir şeyim de yoktu. Sevdiğimin de huzur bulması için gürültümü kesmiştim. Gözyaşlarım da kurumuş gibiydi. Beni yok sayanı yok saymam gerekiyor diye düşündüm. Sadece sevdiğimin üzerine değil bütün şehrin ve dağların üzerine beyaz bir kefen örttüm. Öldüklerini düşünerek yok saymayı başaracağımı düşündüm. Sevdiğimin huzurlu olduğunu hissediyordum.

İlkbahar ayları geldiğinde güneş, kefeni kaldırmıştı. Yine gözümün önünden gitmiyor ve yok sayamıyordum ama o bir kez olsun kafasını kaldırıp bakmadı. Beni göremedi. Ben yine de huzur bulsun diye bağırmadan şehrin etrafındaki dağların tepesinde ağladım. Dağların yeşilliğiyle huzur buldu ama gözyaşıyla dağları yeşerten bulutu görmek için dağın zirvesine yine bakmadı.

Şimdi, sıcak yaz gününün ortasında havaya çöken kara bulutlar gibiyim. Kimisinin ihtiyaç duyduğu, kimilerinin gideceğimi bildiği için kısa süreli olarak iyi geleceğime inandığı, kimininse ne gerek vardı diyeceği kara bulutun kendisiyim. Kimileri için korkunç, kimileri için huzur dolu bir bulutum. Bundan sonra yağmurun kokusunu dağlardan esen rüzgârlar getirir ve yağmurum yine onun gözyaşlarıyla birikir. Bundan sonra onun için sadece bir gölgeyim. Gözyaşlarımın bereketini bilen dağlara yağıyorum, sessizce.