Yazmak lazım, YAZMAK, dökmek içini umarsızca olanlara, kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlara isyan ederek yazmak lazım. Özlemişim Q klavyemde harfleri aramayı, duygularımı yansıtmaya çalışırken klavyemdeki harflerin benimle saklambaç oynayışlarını. Ama yağma yok, bu gece hep ebelenen siz olacaksınız, hepinizin yerlerini ezberledim artık. Saklanamazsınız benden, en sol baş köşeye kurulmuş sayın Q, en alt sağ köşede sadrazam gibi oturup kalmış sayın Ç harfi, arada kalanlar zaten bana teslim bu gece. Dosta dair olsun konu, derin olsun, zor olsun bulmak aradığını, ama bulmuşsan zaten sarılmak lazım. Dosta dair, hani bir elin parmaklarının sayısını geçmeyen, bulduğunda acısını ve mutluluğunu paylaştığın kişi var ya işte ‘’O’’. Otuz yıl görmediğin halde, ilk sesini ve ya suretini gördüğün anda bıraktığın noktada konuşmaya devam edebildiğin an, o adam ya da o kadın işte dostundur, ‘’neden beni bunca zaman aramadın’’ lakırdılarına takılmadan konuşmaya devam ettiğin ve soluk alıp vermeyi unuttuğun an, dostunlasındır. Devam et muhabbete, telafi etmen lazım gönlünün ikizine görmediklerini, anlatman lazım. DURMA! Sakın DURMA, dök içini, tek kalen odur seni anlayacak, sen kendini anlayamazken. Rahatladıktan sonra sıra sana gelmiştir, sanki hayatında ilk defa duyarmışçasına dinle, DİNLE! Dostunun dertlerini, iyi dinle, çare olamazsan yarasına derman olurcasına dinle. Sonra sarıl, sımsıkı sarıl bir daha göremeyecekmişsin gibi. Veda vakti geldiğinde, kusurlarına kör ol, bir daha göremeyecekmişsin gibi et vedanı, bilemezsin son nefes sayının kaçta bittiğini, helalleş ki üstünde hakkı ve hakkın kalmasın. Sımsıkı sarıl, gözlerinin bitmez kaynağından akan tuzlu suya umursamadan, öp alnından. Ver kendine sözünü, her özlediğinde gidemesen bile, sesini duymak için teknolojiye başvuracağına. ANLA ARTIK, iPhone ların, Samsung ların şart olamadığını,bir ankesörlünün yeteceğini …