Vardım dostun kapısına eyledim sual

Sual etmeylen olmaz var ara

Dostum bana eyledi nazar

Buldum deyu giderim kapısına

Sual etmeden olmaz, var yoluna buyurur.

Sual etmek yahud soru sormak, biz belki de son 300 yıldır bunun hazzını yaşayamıyoruz. Soru soranın yoldan çıkacağını söylediler. Sormadan bulacağını düşünen herkes peşin cevapların gölgesinde serinlemekle meşgul. Hâlbuki sorarak yanmaya talipler her dem peşinden gidiyor dostun. Peki kimdir dost? Sualine cevap veren mı yoksa sende yeni sualler açan mı? Yoluna tamam diyen midir dost yoksa elinden tutup yolu beraber eyleyen mi?

Dostum kalbimi yakıyor, onu görmek istiyor, varacağım menzil ondan olsun istiyorum. Gördüğüm vakit aklıma sual etmek değil de süs eylemek geliyor. Hoş akıl dostu görünce perde çekiyor kendine gönlüm vücuda sığmıyor. Peki dost neden soruya soru katıyor? Bilinmek için mi, tahkik için mi? Zannımca bu kadar basit değil. Dost bende olanı bana aşk etmek için yeni sualler açıyor. Varmanın bir çeşit yoldan çıkmak olduğunu bildiği için dost, yolu uzun tutuyor. Tâ ki ömür hak vâki olana dek.

Yahya Kemal bundandır "bu emel gurbetin sonu yok, daima yollar uzar, kalp üzülür" diyor. Yolları uzatıyor dost, kalbi mahzun ediyor, bazen kendini göstererek, bazen de kendinden mahrum bırakarak içini gam ediyor insanın. Ne de güzel ediyor. Gam beni sana getiriyor, öyle ya demlense insan seninle, sensiz gamdır bir an bile.

Soru sormaktan ya da soru sorulmasından korkmamak gerek. Soruyu akl ile sor, cevabı kalp ile al demişler. Belki de eylediğimiz sual, kalbimizin en ücra köşesinde bekleyen bir kırıntının cevabıdır. İnsan sorarak, sual eyleyerek insan olur. Bağdat'ı bulması da bulmakdan değil gönlünde Bağdat olanları bularak sora sora menziline varma isteğindendir. Sual etmeden bir şey geleceğini beklemek, varmak istemektir. Biz varmak istemiyoruz, menziline yüz sürmek istiyoruz. O da yolla beraber olur.

Soru sormak bir çeşit ibadet desek varana kadar sormak bizi hemen her yerde kıskıvrak yakalayacak ve kalpte yeni keşifler açacak. Evet soru sormak yahut sual eylemek, biz olanı bize açmak için verilen bir ibadet,bir nimet. Öyle olmasaydı, "elesti bi- rabbiküm" lafzını bilmezdik.

Bilemezdik çünkü soramazdık dahi. Bizi yola revan eden bizim için sual eyledi de biz de bu yüzden yola çıktık. Doğru kişiye doğru soruları mı soracağız yoksa sorular ile kendimizi ziyan mı edeceğiz bu da bizim talebimizle oluşacak bir şey. Fakir der ki bir yere varmak isteyince sual bitiyor bu sebeple varmak yerine her dem aramak ile mülaki olacağız. Onun içindir bir Sivas türküsünde "bir karara varmayalım gönül gel beraber dosta gidelim" diyor. Dostun bizi kabul edeceğine itimadımız tam ama gayemiz kabule değil dostun yoluna olmalı. Vesselam.