Kötü şeyleri hiç düşünmemiştim. İnsanlara kötü gözle hiç bakmamıştım. Herkesi sevebilirdim. Herkesi sayarım sanıyordum. Ağaçları, doğayı, güneşi ve geceyi seviyordum. Kendi karanlık dünyamda, fikirlerimi aydınlık bırakıyordum. Bu aydınlık bana yol göstersin istiyordum. Ama dünya böyle değil, her şey politiktir ve kötü hisler vardır. Nefret vardır. Şiddet vardır. İnsan olmak oradadır. Düşüncelerim aydınlık olmalı fakat her zaman bu şekilde kalmamalı. Kantar bazen şemalini şaşırabilir. Bunlar sizin fikirleriniz. Bunları sizlerden öğrendim. İyi olmak istediğimde gösteriş yapıyordum, nefret edemediğimde güçsüzlük gösteriyordum, en nihayetinde sizi affettiğimde kocaman bir sülüğe dönüşüyordum. Sizlerden öğrendim. İnsan utanç duyacağı şeyler hissedebilir. İnsanın bir duruşunun olması fena değildir. Bazen sevmeyebilir. Bazen birine karşı çok kötü şeyler hissedebilir. Bunlar sizin cümleleriniz. Ben de kötülüğü kafaya koyduğumdan beri başarıyormuş gibi hissediyorum. Madem öyle, canım dostum, bu gece seni sevmiyorum. Madem yapılan her iyilik aslında bir vicdan mastürbasyonudur, bu gece hassas yerlere dokunmuyorum. Bu gece senin deyiminle; insan oluyorum. Bu gece oturmuş; içimdeki narı* dürtüyorum. Biraz daha zorlarsam başaracağım. Biraz daha zorluyorum. Sana yıllar sonra senin istediğin gibi bir şeyler yazıyorum.

Sen güzel kardeşim, madem öyle istedin, sen:

Büyük bir neden arıyorsun. Bir bahane. Hatalı olduğun her an için üstüne çentik atacağın bir geçiş kartı. Kabullenemiyorsun; özünde kıskanç, bencil ve kötüsün. Kimsenin bunları sana söylemeye cesareti yoktu ama hepsi farklı zamanlarda, benzer olaylarda bunları düşündü.

Bütün problemin buydu. Başından beri böyleydin. İnsanların yere düşen kuru yapraklardan keyif almasını sahte ve gösterişçi bulmanın sebebi onların sahte ve gösterişçi olmaları -senin iflah olmaz bir realist olman- değildi. Sebebi seni günden güne yiyip bitiren, kıskançlığın ve bencilliğin arasında salınıp duran altın sarkaçtı.

Oysaki sen isterdin ki herkes bilsin; önce sen vardın ve big bang falan bunların hepsi senden sonra oldu. Tanrısal bakış açısının yazıda, bireyselin sinematografyada mucidiydin. Zekiydin ve esprili. Bunları herkes bilsin istedin. Ama bunların hepsi yalandı. Zeki olmadığını, yaratıcı olmadığını, sevgi dolu olmadığını ve fazlasıyla şımarık olduğunu biliyordun. Geçmişinde yara yoktu. Hayatın bu haliyle iyiydi. Ahmak kardeşim, yeri geldiğinde dikkat çekiyorlar diye geçmişinde yara olanları bile kıskandın sen. Herkes seninle ilgilensin istedin, herkes sana baksın istedin. Çevrendekilerin hayatını zehir etmek istedin, zembereğin içlerine boşalacaktı ve başka yöne kafalarını çeviremeyeceklerdi bu şekilde (en azından, hiç yoktan!). Bunların hepsini hastalıklara ve sancılara bağladın. Kendi kendine teşhisler koyup onlara inandın. Artık hiçbir şey senin suçun değildi; sen hastaydın ve istediğini yapabilirdin. Şimdi durup düşündüğünde sen de görüyorsun. Aslında tek bir derdin vardı. İlk gençliğinde aşık olmuştun ve istediğin kadar sevilmemiştin. Senin tek derdin buydu. Hayatını bunun üzerine kurdun ve kendi kafana kurşun sıktın. (Böyle miydi, yoksa sadece o çok sevdiğimiz yazarın bahsettiği, yirmilerde yenen kurşunu herkesten daha iyi anladığını belli etmek için miydi hepsi?)

Şimdi senin kadar ızdırap içinde olmayan herkese bencil, şımarık, aptal diyorsun. Aslında bencil, şımarık ve aptalsın. Bizler bunları sana söylemeyeceğiz. Aramızda bir sır olarak saklayacağız ve ölmeni bekleyeceğiz. Sen öldüğünde biraz susacak, sonrasında hayatımızı yaşamaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Öldüğünde bile istediğin kadar dikkat çekemeyeceksin. Mezarına beş dakika bakıp akşam trafiğine kalmadan eve döneceğiz. Hoşça kal.

Canım dostum, ben böyle şeyler söyleyeyim istemezdim sana. Unutma ki bunları sen istedin. Belki de böylesi en iyisidir. Bahsettiğin samimiyet -ikimizde benzer bir karşılığı olmayan bu kelime, seneler önce anlaşmazlığımızın başladığı ilk kavram-belki de bu şekilde şu an sağlanmıştır. Şimdi anlam benden yavaşça uzaklaşırken sana yaklaşıyor. Bense anlama ve sana veda edip bahçemdeki ağaçları izleyeceğim. Kendime bir yorgunluk kahvesi yapacağım. İyi hissedeceğim. Çünkü artık korkmuyorum kendim olmaktan, çünkü artık yoksun. Umarım rahatlamışsındır. Artık rahatça birbirimize veda edebiliriz.

Bana cevap yazarsan okumadan yırtacağım.