Günah günahkarından masumdur

Seni bir cevher gibi işleyen bendim

Gecenin merdivenlerinden inerken

Işığa doğru

En ücra köşesini kaşındıran bir soruydu bu beynimin

Buz mavisi ve çardak

Çatallaşan sesim ihtimallerle eşit değil

En az güneş gibi diyorum çatlak sarı

En az yeşil, toprağın yerlisidir


Düşerken alnımdaki yazgıyla yer doğru

Her sarhoşluğumda onu bir duvara dayayan

Yani mesanemi boşaltırken

Suyla konuşan bendim

Kaymasa ayaklarım sana doğru

Fayansla mesafemi koruyabilirdim

Rahmetli Mızo ölmezdi bir olayda daha

En az bir kafam var ağlarken

En az bir Arapça

Kağıda sarılırken tütün gülmek bu kadar acıtmazdı

Sen gözlerime bakmak isterken

Bunca renk varken sende kanı hatırlamazdım


Kürt olmazdım bu kadar

Günahın ve günahkarın buluşmazlık yanı bu

Keşke annem on altısında

Keşke annem hiç doğmasaydı da

Davud'a Zebur

Bilmem hangi peygamberle Tevrat

Şöyle buyurmasaydı

Adım alnında bir haçla

Renkli civcivlerin pazar görme kursağıydı

Hiçbir güle sığamam artık


Bugüne abanan geçmiş

Yani viski, yani ilktir, yani akşam

Sana anlatsam sınırları

Yakamı ıslatan dikeni

Sanırım bir bildiğin vardır diyeceksin

Kafamı çevirmediğimde acıya


Ninemin adını ezberlemedim

Bilmedim bizi kökten ayıran çamurmuş

Duvarla ayrılmaz diye ev aleti hediye edilen annenin

Son arzusunu bilmeyeceğim

Hiçbir şeyin başlangıcını bilemem

Bir çiçeğe ol demedim

Tüm çitler bahçenin sorunu

Şu ana kadar yaşananlar

Sana mahrem ve senden mahrumdu