peşimizde bir gölge
kaçtık yağmurlardan
çatı oluklarına sığındık.
dibimiz ıslak sırtımız soğuk
avuçlarımız ağzımızda
yüzümüzde buhar
ve nemli yalnızlıklar içindeyiz
kendimizle bir yerde
yine de kalabalığız.
içimizde bronz alaşımlı yufka yürek
dışımızda çırılçıplak bir sonbahar,
üşümüştük.
sıcak gündüzlerden bahsediyordu
umut tacirleri...
soğuk, yağışlı geceler çıktı bahtımıza
küfrü o yüzden öğrendik...
geç kaldıkları her cinayette
kulağımızı sağır eden
ambulansların ve devriyelerin
yüzümüze vuran çakarlarını saymıyorum.
üzerimize çullanan
ve durmadan kerkinen şu hayata karşı,
gülüşüm, son insancıl güdümdür,
bakamadığınız korkunç insan yüzleri arasında.
hemen fark edilen bir yalnızlıktır aynı zamanda,
gülmeyi, o yüzden öğrendik...
ben, bana ayrılan sürenin sonuna geldim.
son şiiri okuyup sahneyi terk edeceğim.
ve yerimi,
benden sonra buharlaşacak olan cibilliyetsize bırakacağım...
yaşıma aldanmayın sakın,
ya da karşınızda durmadan sırıtan
bu şapşal yüzüme,
aldanmayın.
lütfen...
benim gülüşümde bahar bahçeleri çiçek açar,
üç mevsim yazdır ve kurak değildir.
gülüşüm,
hayat ve getirdiklerine kalın bir sitemdir.
vazgeçişler tamamlanmanın bir parçasıdır.
her uzvumdan daha çok var
ve harcadıklarımı hiç saymıyorum...
şirketten diyorum,
dünya a.ş.
lakin,
sizin uğruna bir kez ölemediğiniz her şey için,
ben bir karar verdim.
susmayı seçiyorum.
şairin dipnotudur...
her şey sizin için,
siz rahatsız olmayın diye
belli ki yenisin yalnızlıkta
birkaç gece sonra alışırsınız
telaş etmeyiniz, sayın efendimiz
hoş geldiniz...
burası yalnızlık müessesesi
aldanmayın kalabalık oluşumuza
ne de olsa her birimiz yalnızız.