sevgili babacığım.

artık dünyada olmayışının dördüncü senesinde öğrendim ki, doğum günlerinde nasıl insanları anıyorsam ölüm günlerinde de aynı şekilde anıyorum.

iyi ki doğdun yerine iyi ki doğmuştun veya hep yanımda ol yerine keşke hep yanımda kalsaydın diyorum. değişen tek şey zaman eki oluyor.

aynı zamanda bu dört senede öğrendim ki hayattayken, zaman çok hızlı geçiyorken hayatında olmayan bir insanın hayatında olmayışı aynı hızda geçmiyor. dört senedir var olmuyor oluşun bana dört sene gibi gelmiyor. sanırım özlem duygusu zaman kavramını bazı durumlarda yavaşlatıyor.

her sene 4 kasımda böyle oturup sensiz neler öğrendiğimi yazıyorum. öğrendiğim kadarıyla büyümek ve çocuk kalmak arasındaki o yaş aralığı sensiz çok zor geçiyormuş. kocaman olduğumu kabul edip geleceğimi inşa etmek ve seninle yaptığımız pazar kahvaltılarına geri dönmek için her şeyimden vazgeçmeyi düşünmek arasındaki o ince çizgide gidip geliyorum.

bir insanın varken birdenbire yok olmasını aklım hala almıyor ama alışıyorum.

yanımdan geçen, babasının elini tutan çocuklara gözüm dolmadan bakabiliyorum.

aynı zamanda evimin tüpünü kendim değiştirmeyi öğrendim.

teknolojik aletler bozulursa tamir edemem diye evimde çok fazla bulundurmuyorum orası ayrı. lakin zamanın bana bunu da öğreteceğini elektrik bandıyla da muhatap edeceğini az çok tahmin ediyorum.

her neyse.

seni çok özlediğimi ve iyi ki benim babam olmanın gururunu sadece ölüm yıl dönümünde değil her gün hissettiğimi bilmeni isterim.

ve babacığım,

bazen bazı babalar görüyorum

kızlarının kendilerinden korktuğu babalar

korktuğu için babalarına yalanlar söyleyen kızlar, 

hatta kızını döven babalar

kısıtlayan

okula göndermeyen

kızlarının kendileri gibi olmasına izin vermeyen

olmasını istedikleri gibi olmadığında da kızlarının hayatını karartan babalar

kızına bir kez bile sevgisi göstermemiş, sarılmamış babalar

din, namus uğruna kızını harcayan

para ile kızını kocaman adamlara satan

öz kızlarını öldüren

ve kızına tecavüz eden babalar.

dört sene geçmiş olmasına ve ben sesini bile hatırlayamıyor olmama rağmen

senden daha iyi bir baba görmedim.

hayatta olduğun sürece beni okuttuğun, bana sarıldığın, beni öptüğün, bana sevgini ve saygını gösterdiğin, benim fikirlerime değer verip beni dinlediğin, güzel ahlaklı olmayı öğrettiğin, seni çok kez kızdırmış olmama rağmen beni şiddetle terbiye etmeye çalışmadığın, beni kalıplara sığdırmak yerine ben olmama izin verdiğin ve olduğum gibi sevdiğin, ne zaman istesem saçlarımı ördüğün, pazar kahvaltılarından sonra sitede futbol maçı düzenleyip kız olduğum için beni dışarıda bırakmayıp oyuna aldığın, bana şarkılar söyleyip müziği sevdirdiğin, kitaplar alıp okumaya teşvik ettiğin, bir erkeği sevip hayatıma almanın beni namussuz değil aşık yaptığını öğrettiğin için sana sonsuz teşekkürler.

eğer yukarından bir yerlerden beni izliyorsan umarım gurur duyduğun bir insana dönüşüyorumdur. seni seviyorum, daha da önemlisi artık seni anlıyorum. sabah işe uyanırken neden zorlandığını, neden erken uyu dediğini ya da evde gereksiz yanan bir lambayı söndürmediğimiz zaman neden o kadar laf ettiğini. uzandığın yerden kumandayı isteme sebebini. aile kahvaltılarına neden bu kadar önem verdiğini. ay sonuna doğru neden gergin olduğunu ve beni arayıp ulaşamadığın zaman neden endişelendiğini. sevdiğin bir insanı arayıp ulaşamamak meğer çok zormuş. bunların hepsini artık anlıyorum. meğer sen hep en doğruymuşsun. sen hep en iyisini bilirmişsin. keşke bunları ben öğrenmek zorunda kalmasaydım da sen bilmeye devam etseydin.

hayatta olmamana rağmen sadece hatıranla bile dünyanın en iyi babasının.


sevgiler, kızın