taşkınlığını geride bıraktım hayatın. elimde bir avuç dolusu kırıntı, hüznün, yılmışlığın, umutsuzluğun... uçsuz bucaksız evrende kendimi ararım. kendimi, beni, benim kendime olan hasretliğimi. nasıl bir kursak ki doymadı, nasıl bir kursak ki dolup taşmadı ve nasıl demedi artık yeter diye. beni şaşırtacak çok az şey kaldı elbet kalanlarda takılır o kursağa. ezilmişliğin ötesinde bir ruh benimkisi. çürümüş. lakin çürümüşlükte de bir güzellik yatar. ben ruhumun çürümüşlüğünün güzelliğine kapılan bir morona dönüştüm. bunu fark edip kahırlar mı okumalıyım? yo yo bu durumdaki bir ruha kahır okumakta ziyan olur. hayat bize ruhun nerede başladığını dayatır. nerede son bulacağı ise sahi bize mi kalmış? öyleyse durum vahim. dünyanın yükünü ben taşıdımcılar kuşansın davul ve zurnalarını onların kutlaması bizim taziyemiz olsun. kursakta kalanların taziyesi...