Onulmaz sıkıntılar ve olmazlar
Yapıştı üstümüze
Sevgilim, bak nasıl geçiyor üstümüzdenu kuşlar
Küçüldüğümüzü vurmak için yüzümüze.
Kan koktum, egzoz koktum
Üstelik biraz da güz
Biliyorsun
Daha fazlasını vermiyor
Bu şehir
Bu ülke.
Eksiliyoruz eksiliyoruz
Göğüs cebine konmuş
Yırtık para gibi
Umursanmadan duruyoruz
Zenginin arka cebinde.
Kutsallarımız kalmadı diyorlar
Tutkusuzluğu, halsizliği sinmiş
Buruşturup atılan ömürler kalıyor bize.
Memur babaların
Kirada oturan oğullarının
Ay sonu işssizliği kadar
Endişeyle karşılıyoruz günleri.
Bilmiyorum sevgilim
Korkulu çağ mı ölüm getiriyor bize.
Bu konular hakkında
İmada bulunmuyor imamlar hutbede.
Yetinmezliğime
Öfkeme yanaştım
Konuşan kim varsa
Yaşamanın sırrını fısıldar diye dinliyorum.
Oysa kim dokunuyorsa sözcüklere
Yükünü ben taşıyorum
Yükünü sen taşıyorsun.
İkimizin ellerini kanatıyor
Özenle korudukları dikenler
Biz artık okşamayalım varı yoğu
Baksana uzundur kırmızıya boyandık.
Savunmam gerek hayatımı.
Sevgilim sanki İsrail
Cephaneliğini dolduruyor her geçen gün
Evet her geçen gün daha fazla
Kavuşturamayacağım kollarımı sanki
Kanın gövdeyi götürdüğü
Bir savaş sonrasında.
Terk edilmiş harabelerin kalıntısı sindi
Sanki üstümüze.
Sevgilim
Rutubet kokuyoruz biz
Bilmem farkında mısın?
Kimsenin hayatına yaraşamıyoruz hissiyle
O harabenin başına gittim ben
Dedim hala duruyor mu yerli yerinde.
Sevgilim
Harabe de kalmamış
Yanındaki palamut ağacı da
Terk edilmiş tek bir evde.
Sanırım biz öldük
Sanırım biz unutulduk
Bilmiyor kimse.