Banyodan bacaklarım kırmızı çıkmayı seviyorum. Daha çok sadece bacaklarımı kırmızı zannederek çıkmayı seviyorum. Çıkıp aynanın karşısında kendime sözler vermeyi bekliyorum. Ama sıcak suyun altında kırık tırnağımın uzadığını hissedene kadar kalmayı da seviyorum. Hangisine daha çok kıymet verdiğime karar verememeyi, karakterimin nasıl oturacağını düşünmeyi, kim olduğumuve sorularımın ne önemi olduğunu çok merak ediyorum. Ertelememeyi önemsiyorum. Alt sekmeye dersi alıp içimden geçenleri şimdi yazmam gerektiğine inanıyorum. Dersin bitiminde değil.

Banyo... Oradan çıktıktan sonra içmeyi unuttuğum çayımın artık soğumuş olduğuna gülümsemeyi seviyorum. Acaba duşta ne kadar kaldım diye telefonuma yöneldiğimde boş bildirim paneline gülümsemeyi seviyorum. Çalan şarkının sesini yükseltmek için bilgisayara yöneldiğimde çoktan Youtube'un kendisini durdurduğu ekrana gülümsemeyi seviyorum.

Yazdıklarımı bitirememeyi seviyorum sonra. Bir şekilde tıkanıyorum. Küçükken susamayanlara anlam veremezdim. İnsan hiç kendi zihninde kendi duygularını anlatamaz olur mu? İnsan hiç kendi sözlerinde boğulur mu? Boğuluyormuş. Kendine verdiği sözlerle, yaşadıklarıya, yaşayacağını düşündüklerinde, kendi kursağında kalanlara belki başkasının kursağında bıraktıklarında. İnsan her türlü kendini boğmanın bir yolunu buluyormuş büyüyünce. Kimisi sadece kendini seviyor, kimisi bir yabancıyı kendinden daha çok seviyor, kimisiyse sevgiye dair hiçbir şey bilmiyor ve hayatı boyunca öğrenemeyeceği düşüncesinde boğuluyor.

Kendimizi sulara atıyoruz. Deniz mi, okyanus mu, göl mü? Belki bazılarımızınki kuyu, belki kimisininki bataklık. Ama hepsi ıslak. Kimsenin ıslanmaktan korkmadığı bir dünya. Herkesin yalanlar söylediği bir dünya. Gerçek dünya yağmurunda suratına bir damla su değse maskesinin boyası akacak olanlarla beraber kendimizi sulara atıyoruz. Bazen keşkelerle bazen iyi kilerle. Kimimiz her bir kulacımıza ahlar bırakıyoruz, altları çok dolu. Kimimiz gülen bir yüzün gölgesini bırakıyoruz, bunu hak ettik düşünceleriyle.

Duşakabinlere kaçıyoruz. Bazıları buz gibi suya bırakıyor hissetiği her şeyi dondurmak için. Bazıları benim gibi kaynar suların altında her şeyi buhar edebileceğine inanıyor. Kimse kazanamıyor bu savaşı. Ben suyu aniden kapatıp kapıları aralıyorum. Soğuğu alıyorum içeriye. Çamaşır makinesinin üstündeki havluyu suratıma bastırıyorum. Saçlarımın uçlarına dokundururken havluyu, sırtımdaki yaralardan gözlerimi kaçırıyorum.

Kimse kazanamıyor bu savaşı. Hepimiz ölüyoruz. Göründüğü kadarız zannediyoruz ve hiçbir şeyin gözükmediğinin farkında değiliz. Son kez eğiliyorum aynanın karşısındaki yansımama. Kimse kazanamıyor bu savaşı. Biz bunları zaten hak ettik.