Efsanedir…

“Gitmem gerek bu şehirden
Bir rüya oldun sevdamın gergefinde
Neden çocuklar beni gösteriyor
Yağmur yağsa güneşin yerine”

Diye başlar,

“Gayret et güzelim elini uzat”

nakaratlarıyla biter.

Buğulu, mistik bir tınısı vardır. Armoni ve kompozisyon zengindir, tüyler diken diken olur. Hele sonlara doğru... Coşkun bir melankoli hissiyatı verir.

Gelgelelim adamlar matraktı. Murat Yılmazyıldırım ile Murat Çelik, zamanında çok orijinal bir ikili olmayı başarmıştı.

A.Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi konferans salonunda verdikleri bir konserdeyiz. Hazırlıklar tamam gibi, kalabalık susmuyor, ekip sahnede, herkes biz bize modunda, cigaralar yakılmış, etraf dumandan geçilmiyor -o zaman yasak yok- ancak üniversite görevlisi sahnede bu ikisinin arasından sıyrılarak bizlere veryansın ediyor “Kocaman, eşek kadar insanlarsınız, yakışıyor mu size, bak her taraf duman, bu nasıl iş, vallahi başlatmam konseri ha!” diyerek. Belki lafını dinleriz diye Murat Çelik’i iteleyip bir şeyler söylemesini istiyor. Zaten herhangi bir yetkisi olmadığı halde bize fırça atan abinin yarattığı ortam tam bir kara mizah durumunu yansıtmışken Murat şöyle bir adama bir bizlere bakıyor ve o çelebi tavrıyla uzun saçlarını geriye atıp pis pis sırıtarak mikrofona “Kocaman adamlarsınız, ayıp olmuyor mu?” diyor. Salon yıkılıyor, sigaralar tazeleniyor, alkış kıyamet; konser boyunca bol geyik muhabbeti, amatörce yan flüt, perküsyon vb. alet edevat performansı sergileniyor... Adamlar kıyak olduğu için onlara virtüöz muamelesi yapıyoruz, yalakalanıyoruz, onlar daha bir güzelleşiyorlar falan... İyiydi...

Bence memleketteki en sıkı underground konserlerden biriydi…