Elindekileri bir kenara bırakıp sadece onun fotoğrafına odaklandı genç adam. Tıpkı hayatındaki her şeyi bir anda unutup onu düşünmeye başladığı zamanlardaki gibi. Dakikalarca istemeden kurduğu hayalleri de fotoğraflar gibi bir kenara bırakıp gitmek istiyordu; yapıyordu da artık düşmanı olarak gördüğü ama bir denizin dalgasını seyretmeyi sevdiği kadar sevdiği hayallerinin, hiç beklemediği bir zamanda onu tekrar sardığı ana kadar. Ona acı verdiği için unutmak ama aynı zamanda unutursa onu düşünmekten daha fazla mutlu olacağı başka bir eylem olmadığını fark etmekten korktuğu için unutmamak istiyordu. Kendine, mutlu olmayı istediği için kızıyordu belki de. Tam olarak anlayamadığı, adını koymaya çekindiği duygularının karmaşası içinde boğulup giderken kapının çalmasıyla irkildi.