Bisiklet sürmeyi öğrendiğim gün...
Ağabeyim, bütün bir öğle vakti dengede durmam için çaba sarf etmişti. Sürekli çevirdiğim pedala değil, karşıya bakmam gerektiğini söylemiş, bisikletin selesinden beni tutmuştu.
Sonra bir an...
Arkadaki el artık yoktu. İlerliyordum. Aynı sokağın bir ucundan diğer ucuna... Gittim... geldim.... gittim... geldim...
Ağabeyim, nasıl süreceğimi öğretmişti evet ama nasıl duracağımı öğretmemişti! Durmaya çalıştıkça daha çok hızlanıyordum, üstelik. Sonra "Frene bas!" diye bir ses...
Parmaklarımı uzattım. Karşıya bakmaya devam ediyordum. Ama fren yoktu! Çünkü bisiklet, 'Kontra Pedal'. O andan itibaren, ustaca dengede kalmak, kusursuzca dönüşler yapmak, bütün dikkatimi sağlamam gerekiyordu.
Şimdi düşünüyorum da hayatımda 'kontra pedal'. Durmaksızın ilerlediğim yolda, acemiliğe hiç yer yok. Frenin yerini de bulamıyorum.
Ve hayat sanki ağabeyimin sesinden bana sesleniyor;
"Düşme Sezgi!"
"Önüne bak! Sürmeye devam et! Frene bas!"