Biliyorsun ya kendini, dört nala kaçışın bu yüzden
Evlerden, sokaklardan, insanlardan, kalabalıklardan, tenhadan
Bakıyorsun, evin salonundayken bile uzaktasın evden
Bir yerde dursan kendinle karşılaşacaksın
Ruhunda seni odana kitleten misafir gerçekliği ve
Yırtık çorabını gizler gibi gizleyemiyorsun
içindeki boşluğu
Saçlarında anne elleri yok
Üç günlük dünya, diyenler şaka yapmıyor, duyduklarının hepsi ciddi
Anlamaya başladıysan gördüklerini, yenilir yutulur gibi değil bu dünya nahoşluğu
Dünyayı paylaştığın ne varsa, yaşamı paylaşamadığın kim varsa...
Küfür etmek faydasız
Öğreneli çok oldu,
Ezberini unutturmaya yetmiyor artık bir şeylerin sarhoşluğu
İç çekmek de yersiz böyle zamanlarda
Adımlarını hızlandırmanı gerektiren her şeydir yaşam
Huzursuzluğun birilerinin memnuniyetinden
Şu dirseklerini yasladığın masa
Bu geceleri kendini gördüğün duvar
O yalnızlığın karanlığı,
İşte tutunacak her şey bu kadar
Okul duvarlarından atlayıp dersi ilk kez astığın o gün
Müdürün o kirli avcunun yüzünde bıraktığı kızarıklık izi
Birilerinin ''senden bir halt olmaz'' dediği o büyülü an
Üç saniye sonrasında hamlesinden pişman olacak
Bir mermiyi yuvasından taşıran o parmak
İnsan her daim çıldırmamak için mahveder kendini
Hevesinin kırılması harika bir şeydir
Yönünü nasıl değiştireceksin başka türlü
Bu ellerin bu duvarları yıkamıyorsa
Aklına olmasa bile ayaklarına güvenmek zorundasın
Yürü işte, etrafından dolan şu duvarların
Kendine değilse bile
İnanmak zorundasın bir şeylere
Bir yerlere gelmen lazım artık
Şimdi silkelenmek vaktidir
Diyen kitapları bir kenara bırakalım
Nasılsa biraz daha yuvarlandıktan sonra göreceksin
Tamam, yalan yok, nabzın attığı sürece bitmeyecek bu dünya sancısı
Ama şunu da görmen lazım
Senin o dip sandığın yer aslında bir yerlerin çatısı