Her yeni yaşımın, 

yeni getirisi mazbut bir yaşam süreceğime inancım olağandır. 

Oğullar ve babalar aynı basamağın altını oğuturlar. 

Taşındım yeni yaşıma, 

başarmak istediklerim birikir kapıma. 

Ve sonra sokakta kağıt toplayan bir adam ev kurar, ölümün tam ortasına.

cenazeleri düşünürüm bazen, 

insanların kurtuluş törenidir, 

ama herkes ağlar.


Oluşum aşamasında duygu yüklü bulgularım. Hemence dediler bana, 

bak işte! 

Vuku buldu duyguların. 

Sayıkladılar adımı.

Adlarını, sanlarını bilmediğim kim varsa; 

kadınlar, bebekler ve ölümü unutan adamlar. 

Ölümü, 

başlarında yazma, 

ayaklarında kara lastikle bekleyen yaşlılarda.


Umuyordum, 

insandım takat-i beşerden faydalanmalıydım. 

Yeni yaşımda sevdiğim sandıklarımla Voltran’ı oluşturabilirdik. 

Akabinde, 

bir ses bariyerini arşa çıkaran ve tüm savaşçıları alaşağı eden ıslıkla bir ok.

Saplanmıştır çok geçmeden küçük bedenime,

ve ardından ok’u fırlatanlar tarafından,

 naralar yükselmiştir arşı alaya;

sen ki! 

Mazbut sürümüzün, katalizör süngüsü!

Mağrur olma insan, 

ordun toprak.


Ben ki, ordumun karnı tok. 

Tek ki, tanığı yok. 

Yaşamım, yaşımla uymuyorsa neden tiyatrolar çevireyim. 

Hem, şiirlerim ve hayatta oynamalarım iş yapmaz.

Tiyatrom bitti, 

komedya sona erdi.


Çocukken atlı karınca küheylanım Fizan’da namını yüreklere mıhlardı. 

Yıllar yılı geçince o yürek mıhlayan küheylanım yok edildi, 

metiyeler bercesteler düzüldü. 

Küheylan nehir,

küheylan kırlar,

küheylanı kerbela aldı.


Allah aceleci davranmaz böyle anladım yaşamdan.

Belki yaşam yanılgısından böyledir düşün(ce)lerim.

Azrail küçük çocuklarla zar atıyor. 

Ah o küçük çocukların yazgılarına esfele safilinler serpiştiriyor. 

Allah, çocuklar ve sardunyalar ne güzeldir oysa.


Ben demişken, 

ben, beni hatırlamışken; 

ben laf çarpıştırmasını hiç sevmem. 

Çocukken çarpışan arabalardan sonrası hiç keyif vermedi. 

Kaçınılmazdır elbet, 

sonra çarpışan çok insan gördüm. 

Tiksindim ve uzaklaştım. 

Tek başıma kaldım. 

Kalınca tek başıma, 

aklımda küheylan atlı karınca. 

Huzuru ve mutluluğu yakaladım san(dım).


Yeni yaşımda şiir de benle büyür, 

geç tanıştık, 

olsun. 

Ölmedim çünkü.


Şiir yastık içi yünümdür benim. 

Soğuk tepelerde kaftanımdır benim. 

Olağan aç karnımı doyurmak için taşıdığım heybemdir benim. 

Musalaha içinde çıkar gözetmeden hatırladığım ezgimdir benim.


Yaşımdan büyük kusurlarım.

Düşüncelerim, 

felek-i eflakta helak olur. 

Kusur denince, 

arşa çıkardım, 

benimsedim ve öylece kabul ettim. 

Kusrun saf, sahici ve gözle görülebilir olduğuna inandım. 

İnandım ve felek-i eflakta helak oldum.


Ben beni hatırlamışken; 

şiir, 

benim olduğum yer. 

Hayatım,

olmak istediğim yerden ırak.