Gözümü kapadım, bu akşam ötekilerden daha farklı. Bomboş olan zihnim bu sefer dolmuş, taşıyor. Aynı anda yüklenmiş o kadar fazla düşünce var ki nefes almayı bıraktığımı fark edememiştim. "Nasıl, nasıl nasıl..."


Cevabını bir türlü bulamadığım sorulardan yalnızca biri tutundu aklıma. O da kemirip bitirmeye yetti beynimi. Bir şarkı, bir şarkı beni nasıl bu kadar değiştirebildi, bilmiyorum. Kendimin çok farklı bir boyutuna geçmiş gibiyim. Hiç düşünmediğim kadar çok düşünüyorum ve hiç ummadığım bir anda yanaklarımdan yaş süzdürüyorum.


Kendime itiraf edemediğim korkularım varmış. Umursamadığımı sandığım şeyler aslında en çok umursadıklarımmış. Hayatımda hiçbir şey değiştirmeyeceğini düşündüğüm birtakım konular aslında tüm düzenleri yıkıp beni de altında bırakabilirmiş, saçma sapan bir matematik sorusunun tam ortasında kafamı gömdürüp beni ağlatabilirmiş. Derin nefesleri bir anda tıkayıp dünyayı durdurabilirmiş. Olay örgülerine sağır kestirip de sorulan sorulara dilsiz kılabilirmiş.

Başıma yağan taşlar beni ağırlıkları altında ezebilirmiş.


Tüm sapakları kaçırmışım, yolun sonu taşlıkmış, topluklarım da yarılmış. Yalnızca bir saat geçmiş, o bir saat koskoca asra denk gelmiş. Kendimi yerlere sermem bu kadar basitmiş.