Mutfağımın loş ışığı altında, elimde sigaram, arkada çok düşündürmeyen o müziklerden biri açık hâlde buradayım. Bazen ne söyleyeceğini bilmezsin ama bir şeyler söylemek istersin. Doğru kelimeleri seçip seçmediğinden, içini döküp dökemediğinden emin olamazsın ama bir şeyler karalamaya başladığında derdin açığa çıkar. Ben onu yakalamaya geldim buraya. Derdimi bilmiyorum ama bir derdim var biliyorum. Ne hissettiğinden emin olmamak dünyanın en kötü şeylerinden biri aynı zamanda hoş bir his. Çünkü ne hissettiğinden emin değilsin. Mutsuz muyum diye sorarsın kendine. "Hayır" der içindeki ses. Mutlu muyum diye sorarsın bu defa. "Bilmiyorum" der o ses. Neden hayır ya da evet diyemiyorsun dersin o sese. Cevap vermez, cevabını bilmediği sorulardan biridir bu. Mesela o ses annesiyle ilgili birçok şey düşünür, düşünür ancak hiçbir zaman bir yere varamaz. Ama bu defa kızmazsın çünkü bilirsin, öyle kolay bir şey değil bu. O hayattayken birçok şeye kızardın, birçok şey kalbini kırardı. Neden böyle bir insan derdin, sevgisinden şüphe duyardın. Ama hiçbir zaman konuşamazdın. Çünkü o çatıda hislerden bahsetmek lüzumsuzdu. O çatı onlarca kez değişti ama bu aile geleneği annemsiz de devam etti. Şimdi ise içindeki sesi kontrol edemiyorsun. Sevgisinden şüphe duyduğun, kırıldığın, kızdığın annen artık o ses. Bunu anlatamıyorum işte. Neyse boş ver zaten konu annem olunca hep böyle olur.