Sokağa çıkmış deli gibi bağırıyor. Bir sağa bakıyor koşuyor bir sola bakıyor koşuyor. Önüne gelenin yakasından tutup çekiştiriyor.
Dili lal olmuş tek kelime edemiyor. Gözlerinden hareketlerinden anlaşılmayı bekliyor. Sonra çöküyor sokağın ortasına ne son sürat gelen arabayı önemsiyor ne de kendine bağıran insanlara ses çıkarıyor. Boş boş boşlukları izliyor. Derin bir iç çekiyor. Belki biri gelir de onu oradan kaldırır diye bekliyor. Birisi belki şimdi onu önemser diye sessiz sessiz direniyor. Zamana, sevgisizliğe, önemsenmemeye direniyor. Akşam oluyor, sabah oluyor, gündüz oluyor, tekrar akşam oluyor o orada öylece elinin tutulmasını bekliyor. Yüreği ne yağmurlar görüyor ne yaz güneşleri çekip ne kış ayazları yiyor. Hepsine katlanıyor. Sonuçta çile çekmeden ulaşılmaz ya hani isteklere buna inanıyor. Bekliyor, bekliyor. Umudunu asla yitirmeyecekmiş gibiyken mezarlıklara dönüyor. Sessiz, yalnız ve soğuk..