Bana, gökyüzünün mahşeri karanlığı kalıyorken her gece

Gönlümdeki isli buğunun yapışıklığı parmak uçlarımda mürekkepleşir

Ve ben dağların ardında yükselen bir güneş çizerim, bilhassa serkeşlerin savrulduğu caddelere 

Gözlerim ise, korkuyu beşiğinde öğrenmiş bir bebeğin hoplayan yüreğine peşkeş çekilmiştir

Biyolojik sarhoşluğun gönlümde yarattığı yanılgıların azabında

Ve bu sivri yıldızlar altında umduğum her niyetin sonu, tanrıkebir ıslahların belaya devşirimi

Hatta ruh batıklarına vesile itikat devinimleridir

İşte, bir iman diasporasıdır yaşadığım, seni severken


Gevrek iskeletimin tarttığı bu dünyanın altında hışımla titreyen kemiklerimin borcu, uyku

Yahut senin gecelere ölüm sunan göz kapaklarındaki rüya kıpırtılarında olmaktır ülküm

Sen, dünyadan, dünyamdan soyutlanırken, azaplara soyunurdum bilmezdin

Bilmezdin perdemi yaran ay aşığı altında ecinnilere yaktığım ninnileri

Kırılgan bacaklarımda pışpışlanan garibelerin müebbet yemiş cehennemlikler olduğunu

Ruhumdan ömür emzirdiğim deccal yavrularının kanlı dişlerini, bilmezdin

Bana iyi geceler dilesen de şimdi

Senin gördüğün olsa olsa kabus, benim ki kabirdir sevgilim

Uyuyabiliyorken 


Sana, delikanlı depresyonları yazıyorum hep

Hani, ben zaten mahvolmuşum da, bu yüreğin façasına da sadığım diye

El aleme caka dizili taşlarımdan akan sabrı, balistik raporlarına faili meçhul yazdırayım diye

Çünkü beni ancak, bir bilinmezlik öldürür sevgilim

Beni ancak, senin ocağında kahrolmuş bir umut 

Sana lütfedilmiş didaktik bir kibrin casus bakışları

Ve 

Sen öldürür

Ki

Ölüyorum da sevgilim, seve seve


Ah benim inim inim ölüm inleyen takılgan kalbim

Sen ki tuzun bile ruhuna destanlar yaratırsın içerde bir yerlerde

Ama unutursun hep onun buza aşkını 

Sen?

Mezarlıklardan korkmamak nedir bilir misin?