Bir gün, şehrin gri beton duvarları arasında kaybolmuş bir adam vardı. Adı neydi, bilmiyordu. İsimler, insanların kendilerine taktığı etiketlerdi ve o, uzun zamandır bir etiket arayışındaydı. Sessiz sokaklar, yankılanan adımlarıyla dolup taşarken, o kendi yankısını arıyordu.


Herkesin yaşadığı bir dünya vardı, fakat onun dünyası sessizlikti. Gürültülü kalabalıkların içinde, yalnızlık şarkısını mırıldanıyordu. Her bir kalp atışında, kendi yalnızlık notalarını duyuyordu. İnsanlar arasında kaybolduğu bir zamanda, yalnızlık onun en yakın dostuydu.


Bazen parklardaki banklarda otururdu, kuşların melodilerini dinlerken. Onlarla konuşmak isterdi, ama insanlar gibi konuşamazdı. Kuşlarla paylaştığı sessizlik, yalnızlığını hafifletiyordu biraz. Gökyüzüne bakar, bulutların arasında kaybolurdu. Belki de orada, yıldızlar onun ismini fısıldıyordu, ama o duyamıyordu.


Bir gün yağmur yağdı. Şehrin gri betonu ıslanırken, o sokaklarda dolaşıyordu. Yağmur damlaları, onun yüzüne düştüğünde, belki de gökyüzü onunla ağlıyordu. Her damla, bir anıyı silip götürüyordu. Belki de yalnızlığını temizliyordu yağmur. Ama o, yine de yalnızdı.


Bir kütüphaneye girdiğinde, kitapların arasında kayboldu. Kelimeler, cümleler ve paragraflar onunla konuşuyordu. Ancak bu, onun gerçek dünyası değildi. Sayfalar arasında dolaşırken, bir sayfanın arasına sıkışmış gibi hissetti kendini. Kitaplarla konuşmak kolaydı, ama insanlarla konuşmak o kadar da kolay değildi.


Belki de insanlar, yalnızlık isteğini anlamıyordu. Belki de bir dil problemiydi, belki de anlatamıyordu duygularını. Ya da belki de insanlar, yalnızlığın altında yatan güzellikleri göremiyordu. Belki de yalnızlık, bir öğretmendi ve o, öğrenmeye hazırdı.


Belki de yalnızlık, bir yolculuktan çok daha fazlasıydı. Belki de o, kendi iç dünyasında kaybolmuş bir gezgindi ve yalnızlık, ona yeni manzaralar ve deneyimler sunan bir haritaydı. Belki de yalnızlık, insanın kendiyle baş başa kalıp, iç dünyasını keşfetmesi için bir fırsattı.


Şehir ona yabancıydı, insanlar ona yabancıydı, ama yalnızlık onunla tanıdıktı. O, kendi yalnızlığını keşfetmeye devam etti. Belki bir gün, şehrin gri duvarları arasında kaybolmuşluğu sona erecek ve yalnızlık, ona gerçek bir arkadaş olacaktı. Belki de yalnızlık, ona kendini bulma şansı olacaktı.