Bu bağlamda McLean Hastanesi'yle bağlantılı üç ünlü şair üzerinde (kısa) analiz yapmak istedim: Robert Lowell, Anne Sexton ve Sylvia Plath ile Gizdökümcü akım.


Hastane anıları ve Notlar:


Sexton, R. Lowell hakkında şunları yazmıştı: "Yeteneğine hayran olmalıyım. / Sen çok zarif bir şekilde delisin. Onun teşviki sayesinde, kişisel deneyimlerini şiire dönüştürmeye başladılar; bu, daha sonraki çalışmalarına damgasını vuracak bir nitelikti."


S. Plath, bir ilham olarak McLean deneyimlerini keşfettikten sonra bu süreçten yararlanabileceğini düşündü günlüğünde şunları yazdı: “Akıl hastanesi malzemeleri için giderek artan bir pazar var. Eğer onu yeniden yaşamazsam, yeniden yaratmazsam bir aptalım.”


Aradan geçen uzun zamanlar sonra, Plath'ın ölümü ardından çıkan şiir koleksiyonu ve onun ikinci ünlü eseri Ariel'in önsözünde Lowell şunları söyledi: "Bu şiirlerdeki her şey kişiseldir... Hissedilir, ancak hissetme biçimi kontrollü halüsinasyondur, ateşin otobiyografisidir."


İki şair de öz- dramatize ve öz-yıkım konusunda bir ortaklığa da sahipler di diyebiliriz, 1963 yılı S. Plath ölümü ardından A. Sexton dokturuna şunları demiştir: “Sylvia’nın ölümünden rahatsızlık duyuyorum. O bana ait olan bir şeyi çaldı, o benim hakkımdı."


S. Plath (Şairliğin İntiharı Bağlamında) ki tezi gerçekleştiren değerli Şairimiz Nilgün Marmara 'da böyle bir tercihte bulunmuştur... Ancak yazmak hem iyileşme hem de ilham sağlıyordu ve şiirde beklenmedik bir dönüm noktası olan Gizdökümcü akım ortaya çıkmıştı.


Yalnız şunu da belirtmek isteriz ki şiir bağlamında bu akımın analizini yapmak, bunun içinde olmak veya uygulayıcısı olmak kendimizi olumsuzluklara yönlendirmek anlamın da değildir! Burada sadece akımdan bahsetmekteyiz (kısaca) bunun dışında kişisel sınırları ihlâl edici her hangi bir düşüncemiz elbette ki yoktur, bu insanlar başarılı, eğitimli, zeki ve oldukça yetenekli bireyler di... Saygı ve Sevgiyle.