Antik çağlardan daha eskiye, yazının icadında da öncesine dayanan edebiyat, günümüze kadar kendisini harmanlayarak gelmiştir, ve devam edecektir. Pandemiden sonra hayatımızın çok değiştiği yadsınamaz bir gerçek. Bu gerçek, insanların yaşam biçimini değiştirdi. Evden çalışmalar arttı, sokağa çıkma yasakları yüzünden insanların sokağa çıkma ihtiyaçları kalmadı. Şöyle de ifade edebiliriz, sokağa çıkmadan da hayat yaşanabilir fikrine yakın insanları pandemiyi bahane ederek kendilerine konforlu alan sağladılar. Öncelikle benim buna hiçbir itirazım yok, olamaz da. Ancak insanların sadece temel ihtiyaçları karşılayıp yaşaması fikri şahsım açısından bakacak olursak insanın yapısına, formuna aykırıdır. 2020-2022 seneleri arasında okullar kapandı. Ancak herkes mezun oldu. Okula gitmeden bir kişi pek ala mezun olabilir, pek ala işinde çok başarılı olabilir. Üniversiteden mezun olmak için üniversiteye gitmeye gerek yok. Ancak üniversitede okumak ayrı, üniversiteden mezun olmak ayrı. Kampüs hayatı bir mozaiktir. Batı, doğuyu görür, doğu da batıyı. Yeni kültürler inşa edilir, var olan kültürlere kolon eklenir. Ne yazık ki üniversite hayatında kayıp bir nesil yetişti.
Günümüzde her yerde olan bir gerçek, sağlam adımlar ile geliyorum diyor. “Yapay Zeka”. Bilim kurgu filmlerine hiç olmadığımız kadar yakınız. 2024 yılı yapay zeka için bir milat olacak, üretim endüstri, tüketim topluluğu artık bu gerçek ile yaşayacak. Ben bu gelişime muhafazakar bir bakış açısı ile bakan taraftayım. Son bir aydır yapay zeka ile konuşuyorum. Örneğin x yazarının z karakteri 2024 yılının İstanbul’unda olsaydı nasıl hareket ederdi diye yazdırmaya çalışıyorum. Çok iyi sonuçlar çıkıyor. Bu sonuçları da üstelik on saniye gibi bir sürede alıyorum. Edebiyat tarihçileri, eleştirmenler, çevirmenler, yazarlar bu yapıyı çok dikkatli ele almak zorundalar. Özellikle bu coğrafyada ilk feda edilen hep sanat olmuştur. Kitap okuma oranlarının bu kadar düşük olduğu bir yerde, kitap okuyan insanların da çoğunun elinde de e-kitap var. Çevirmenler hak ettiği parayı alamıyor. Biz bu durumda ne yapacağız gelin onlardan bahsedelim.
Öncelikle sanat alanında gelecek 50 senede dibi göreceğiz. Dibi görmeden asla yükseğe çıkamayız. İnsanların kaçacak tek bir yeri olacak. Sanat. Sanattan başka gidebileceğiniz bir yer yok. İnsanların “İnsanlıktan çıkma” form değişikliği olacak ama bunun böyle devam etmeyeceğini gören insanlar duvara yazı yazmaya geri dönecekler. Kültürel yozlaşmanın bu kadar arttığı bir dönemde sanata ve sanatçıya gereken değer en üst seviyede olması gerekiyor. Şahsen ben Raskolnikov karakterini sadece Suç ve Ceza romanının içinde görmek istiyorum.