Tutup yakasından tükenmişliğimi, asasım geliyor Zeynep... Bunca var olmamı sağlayan şey arasında yok olmaya mahkum oluşum canımı sıkıyor. Oysa her şey daha sağlam basmak içindi yere. Bu kadar kaygan olduğunu zeminin neden şimdi öğrendim? Ben de ardıma bakmadan bırakmalıydım bir seveni. Yüzüne aldırmadan saymalıydım ağza geleni. Bulduğum her fırsatta basıp üstüne geçmeliydim hatır denilen illeti. Tutmamalıydım ahde vefa diye her ettiğim yemini. Taşımamalıydım sırtımda kambur gibi dostu, yâri, yâreni... İlk çıkar durağında indirmeliydim işime gelmeyeni. Önce ben boşaltmalıydım cephanemi, o saplamadan sırtıma hançeri. İşin en acımasız yanı da bu Zeynep... Cephanemde hiç hançerimin olmayışı. Taşıyamadığım yerde dahi omzumdan atamayışım kimseyi.
Neden iş işten geçtikten sonra bu akıl gelir ki başa? Yok mu bunun bir hal çaresi?
Sustukça batan yerlerimi açığa çıkarasım geliyor Zeynep... Bir varmış bir yokmuş gibi kanayan yerlerimi gösteresim geliyor. Hak ediyor muyum yoksa bu viraneliği? Bir gönülde eğlenmek onlara, eğlence olmak bana mı yakışıyor? Her ihtiyacına karşılık bulacak bir tabip onlara, kendi ihtiyacını karşılayamayacak müşküllük bana mı yakışıyor? Çiçekler, kelebekler, daldaki kuşlar hep onlara, börtü böcekler hep bana mı yakışıyor? Sanki yanı başındakine elini uzatıyormuş gibi uzağı yok saymalar onlara, ait olmadığım yerleri yakın etmeler bana mı yakışıyor? Bir yerlerde bir deniz olmalı diyorum Zeynep, eğer burası bu kadar karaysa... Korkma, sanılmasın mahrum ediyorum kendimi her şeyden. Evin bütün odalarını geziyorum, eğer hava çok güzelse...
Saliha K.
2020-11-15T16:05:08+03:00Güzel yorumlarınız için teşekkür ediyorum 🌱