Aristoteles’in “insan toplumsal bir hayvandır” sözünü İbn Haldun bambaşka boyuta taşıyarak, “insan eğitim ile Aristoteles’in tanımından sıyrılabilir” demiştir. Her şey; eğitimle başlar. İlk olarak ailede daha sonra okulda eğitim görmeye başlarız. Okuldaki eğitimin amacı; bireyin kendini geliştirmesine katkı sağlamak, eleştirebilen, düşünceli, bilgili, toplumsal sorumluluklarının farkında olan, ülke ekonomisine katkı sağlayacak bireyler yetiştirmektir. Ülkeler bu amaçları gerçekleştirmeye çalışır fakat bazıları sınıfta kalır. Sınıfta kalan ülkeleri; yoksulluk, müfredat, eşitsizlik vb. faktörler etkiler. Müfredat faktörü incelenecek olursa; ilkokula çok istekli giden gençler, lise yıllarında neden ışık hızından hızlı bir şekilde okuldan soğuyor? Bu sorunun cevabı; eğitim sistemi ve öğretmenler. Eğitim sistemimiz, öğrencilerin yetenekleri doğrultusunda ilgi alanlarına gitmesine karşı. Otoriter bir müfredat oluşturarak, herkesin sayısal ve sözel konulara yoğunlaşmasını ister. Burada; edebiyata, sanata ilgisi olan öğrencilerin zorla sayısal konulara yoğunlaşmasını ya da fen bilimlerine ilgisi olan öğrencilerin sözel konulara yoğunlaşmasını isteyen eğitim sistemimiz geleceğin, doktoru, sanatçısı, öğretmeni, şairi olacak gençleri kaybediyor. Öğretmenlerin; öğrencilere dersi sevdirememesi, bildiği konuları tam anlamıyla öğrenciye geçirememesi ya da öğretmenin ilk geldiğindeki izlenimi öğrenciyi dersten, okuldan soğutabiliyor. Ezberci sistem, sonunda verilmesi gereken bilgiyi başında vermek, zihinleri altüst ediyor. İbn Haldun’nun da dediği gibi “Halbuki ilimde tedricilik ve basitten mürekkebe gitmek esastır.” Bu gibi sebeplerden dolayı öğrencinin; okula, derse ilgisi olmaz, ümitsizliğe kapılır, hayallerine veda eder. Bir parantez açmak gerekirse; bütün öğretmenleri bu genellemeye almak yanlış olacaktır, öğretmenler bizler için çok değerlidir. Eğitimi etkileyen bir diğer faktör de yoksulluktur. Hayat, herkese eşit davranmıyor. Kimilerimiz ekonomik açıdan iyi olan ailelerde büyürken, kimilerimizde ekonomik açıdan iyi olmayan ailelerde büyüyor. Öğrenciler eşit imkanlarda eğitim alamıyor. Zengin ailelerin çocukları eğitime basit bir şekilde ulaşırken, yoksul ailelerin çocukları eğitim almak için kırk takla atıyor ya da eğitim alamıyor. Özellikle son dönemlerde her şey para olduğu için, paranın gücü eğitime de yansıyor. Parası olan okuyor, kendini geliştirmek için yurt dışına çıkma imkanı buluyor. Aslında ne kadar acı bir durum gençlerimizi, ekonomiyle sınırlandırıp hayallerinin solmasına sebep olmak. Ekonomik durumu iyi olmayan 7 kişilik bir aile düşünelim; bu ailenin 5 üyesi öğrenci. Bu 5 üyenin her birinin eğitimleri, gelecekleri hakkında hayalleri var. 5 öğrencinin eğitimi, masraflı konuma geliyor. Bu öğrenciler, ailelerinin içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak ya okulu bırakıyor ya da işe girip okulla işi aynı anda götürmeye çalışıyor. Bu öğrenciler yaşıtlarına göre hayata erken atılıyor. Parasızlıktan okuyamayan gençler var, çünkü eğitim gerçekten pahalı. Aileler çocuklarının eğitimi için belirli bir finansal sermaye biriktirmeleri gerekir fakat aileler geçim sıkıntısından dolayı para biriktirmede zorlanıyor. Her ebeveyn; çocuklarını istediği, güzel okullara göndermek ister ama önlerine ekonomik durum engel olarak çıkar. Ailelerin gelir durumu ne kadar yüksek ve eğitimleri ne kadar iyi ise çocuklardaki başarı oranı da buna paralellik göstermektedir. Maddi durumu iyi olan aileler özel takviye dersleri aldırabilmekte iken, maddi durumu yetersiz ebeveynler mevcut kamu imkânlarıyla yetinmek durumunda kalarak eşitsizliğin küçük tarafında yerlerini almaktadırlar (Tütak, S. (2015). Eğitimde Fırsat Eşitsizliği). Bildiğimiz üzere devlet ve özel okullar vardır. Özel okula gitmek; paranın sembolü olduğu için yoksul öğrencileri pek göremeyiz. Genelde, devlet okullarında eğitim görürüz. Devlet okullarında kitaplar ücretsiz fakat bu kitaplar yeterli bilgi içermiyor aslında devlet eşitsizliği yaratıyor. Durum böyle olunca öğrenciler lise, üniversite vb. sınavlara hazırlanırken kaynak kitap almak zorunda, bu da para demek. Kitap fiyatları almış başını giderken öğrenciler nasıl ümitsizliğe kapılmasın? Her genç, özellikle Türkiye’de yaşayan gençler eğitimleri için en güzel okullarda okuyup yurt dışına çıkmak ister. Sadece eğitim için değil emeklerinin tam anlamıyla karşılığını bulabilmesi için yurt dışında yaşamak isterler. Eğitimde ki eşitsizlik pandemiyle daha da arttı. Koronavirüs döneminde eğitim online bir şekilde gerçekleşti fakat herkesin online eğitime katılacak kadar teknolojik ve ekonomik durumu yok. Sınav ücretlerinin de, ne kadar pahalı olduğu yadsınamaz. Bazı öğrenciler, maddi sıkıntıdan dolayı sınava giremiyor, ilerleyen senelerde sınava girmeyi tercih ediyor. Bir ülkenin ekonomisinin iyi olması eğitime önem gösterdiğinin, yatırım yaptığının göstergesidir. Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olan ülkelerinden bazıları; Amerika, Almanya, Fransa olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkeler, dünyanın en iyi eğitim sistemine sahiptirler. Finlandiya’da özel okul yoktur. Her öğrenci eşittir, eğitimde eşitlik sağlanmıştır. Bizim ülkemiz, Türkiye’ye baktığımızda her yerde, sokak aralarında özel okulları, üniversiteleri, dershaneleri görmekteyiz. Eğitim, ekonomiye büyük katkılar sağladığı için amaç nitelikli eğitim vermekten çıkıyor, herkes eğitimden gelen paraya bakıyor. Bazı insanlar, eğitim alma fırsatına bile ulaşamazken bazı öğrenciler özel okullarda parası ile okuyor. Soruyorum sizlere, hangi eşitlikten bahsediyoruz? 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 4. Maddesi: “Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayrımı gözetmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz’’ şeklindedir. Peki, bu kanun sizce uygulanıyor mu, yoksa kağıt üzerinde mi kalıyor? Sonuç olarak; toplumları eğitimden bağımsız düşünemeyiz. Nitelikli eğitim veremezsen, nitelikli çalışma alanı oluşturamazsın ve güçlü ekonomin olmaz. Güçlü ekonominin, olmadığı takdirde ülkedeki zengin- fakir uçurumu artar. Bu uçurum, eğitime de yansır. Güçlü bir ekonominin olması için güçlü eğitim sisteminin olması gerekir. Bunun içinde eğitimde ki eşitsizlikleri ortadan kaldırmalıyız. Eğitim lüks ve paralı olmamalı. Eğitim, ticari amaç gütmemelidir. Gençler bir ülkenin aydınlık yüzleridir. Öğrencilerin; hayallerinin önüne “ekonomi” engel olarak çıkmamalıdır.