ateş almaya geldi ölüm

ölüm buhran kuytusunda beni bulmaya

peygamber kuyusunda beni boğmaya

memleketsizliğime adres sormaya geldi

saksağan göğsü sevdamı duman etmeye merakı gidermektense merakı sürdürmektir

elmadan çok rengine aldanmaktır aşk

anlamını bulan her şey ayaküstü murdar edilmiş

ayetler tek nefeste açıklanmış

tek nefiste oluvermiş bütün günahlar

avuç içlerim sıcak topraklar soğuk ölümler

yalnızlar uzlet kapısında sıra bekler

varlıklar ruhban eşiğinde

ve imandan söz eder

altında tümüyle altından bir hükümet

ne kavimden ne gemiden pay edinen millet

ne rüyadan ne hayadan kalan izler

ne fetvadan ne incilden değişen sözler

ne bekleyen ölümü ne yaşayan tümünü

göğnümde göçsüz bir kervan 

göğümde başsız bir dağ

çölüm vahasız sözüm duasız

kalmayı becerebildik tek

şiiri ve şarkıyı ayıkladık soframızdan

şiir yalandır

yuva yapmıştır mahzun kalplere

savaşa ve getirilerine alıştık

geriledik gerçeklere kapandık

savrulduk savundukça daraldık

darıldık darağacında değindik edilmiş ve edilmemiş yeminlere

şirazesi kaymış hayatlarda terazisi bozulmuş makamlarda

yedirdik yetmez sandık doyumsuzduk ümmetiydik bir yetimin unuttuk umduk umarsız sevdalar

sevdik sevilmenin habersizliğinde

kuşların çağrısı cevapsız

kıraatler anlamsız vakitler hep kerahat

kapılar açık ardına kadar ve ölüm nöbette

beni almaya geldi

bir meskenet bir dargınlık

şimşek çaktı çakması gereken heryere

yağmur yağdı sineye çekti her şeyi

öbürü diğerine diğeri değerine oynadı

sildim izi kaldı, yaktım izmariti

sehersiz sabahları çentikledim

açtığın delikleri

kurduğum kurmacaları

som altın dediklerini

hiç girmediğim o bahçeyi

hiç ettim o kavgayı

sevaplarım soluma yazıldı

doğrularım yanlış sayıldı 

bir kıyas halinde ekmek ve emeği mazlum ve manzumu dizlerimde

ovuşturdum gözlerimdeki kan furyasını 

bir yere bin defa bakmaktan artakalan geceyi yazdım bir evhamla yeniden

başucumda hep bu mistik bilmecen

seni gördüm kibrin kavında

kibritin karanlığında

nakışlı bakışınla gülümsedin tüm şenliğinle

ala büründü yanakların

kızıllar uzuvların

bir sis çöktü kurduğum geceye

kurduğum her şeye birer canhıraş


artık bir önemi yok delifişek sözlerin

bozkırda yılkı atlar koşmadıkça

bir heceyi kucaklayıp da müstesna bir anlam çıkarmadıkça

göğe açabildiğin kadar açıp ellerini de bir tufan koparmadıkça