sisler yükseliyor binaların ardında,

güneşler doğuyor bilmem hangi günün gecesi,

şairin iç dökmesiyle oluşan şiirin,

annenin haykırışlarında saklı düşünmeler...


içimde bir ses yeniliyor kendini,

uzak bakışlarla, ayçiçeklerin,

dinlediğimiz müzikler ipe diziyor bizi,

nereye gitmeli sancılayan izlerin?


tanrım, yankılanıyor ışıklar.

acıyla yoğrulmuş ruhunun,

ruhsuz bakışlarla öldürdüğü,

bir sesin gizleniyor uzaktan.


anlattığım ne varsa içimde,

pişmanlığımla söylediğim kelimeler,

işte bekliyorum balkonlarda,

yine de kapıyı kapattığım yaşamak.


kalbimin gizleri saklıyor hüznünü,

ateşler yakıyor zarif bedenini,

şimdi susuyorum usulca burada,

yalvarışlarla akıyor yaşlarım gözlerimden.


gittiğim her yerde gözüm arıyor,

soluk bedeninin bir parça huzurunu,

seslenmelerini ve yüzünü,

içinde tuttuğun hislerini...


dağlar, denizler boyunca,

sonsuzluğun bakışları,

ay ve yıldızın birleştiği noktada,

isimlerinle, haykırışların...


insanlar geçiyor dertli sözlerle,

ben yaşadığımda olan bitenler,

yüreğimi dağlıyor,

tanrının sözlerinde saklı olan merhametler...


şiirler bir bir düşüyor göğsünden,

her uzvundan taşan sözlerin,

pişmanlıklarıyla alt ettiği,

bakışmalar öldürüyor benliğimi,

geçmişi 'yad' ettiğim günden,

adına şiirler yazdığım alev alev.

koşup duruyorum şimdi dört adım,

rüzgarların erittiği kalbinle,

düşünüp duruyorum hayatın ağırlığını,

yazıyorum beni yoran söylemleri,

görünmezliğiyle bilinen,

her daim sileceğim benliğimi yavaşça.


kapalı kapılar, akmıyor yaşlar.

kabullenmenin yorgunluğu...

ölümler çoğalıyor zihnimde,

içimde dolan cesetler var.