Açlık, yorgunluk, yalnızlık, susuzluk, yoksulluk… Bunların var olmadığı bir dünya hayali belki de tüm insanlığın hayalidir. Ancak böyle bir şey olmasını gerçekten ister miydik? Açlık var olmasaydı tokluk olur muydu?
Aslında insanın isyan ettiği açlık değildir. Açlık hissettiğimiz kadarıyla yemekten keyif aldığımızı çok iyi biliyoruz. Açlık olmasaydı dediğinde insanlığın açlık pençesine düşmesine sebep olan adaletsizlik, hırs, kıskançlık vb. etmenleri eleştiririz.
Zıtlıkların arasında olmadan farkındalığa ulaşamadığımızı çok iyi biliyoruz. Şimdi adaletsizliğin varlığı hakkındaki sıkı eleştirimize farklı bir gözle bakabiliriz. Çok susamışsak kalkar ve mutfağa doğru yol alırız. Mutfağa gider gibi adaletsizliğin giderilmesi için harekete geçebilir miyiz?
Aslında bir adım daha atmalıyız. Çünkü yüzyıllardır insan açlığın sebebinin adaletsizlik olduğunu gördü ve devrim, savaş vb. birçok şeyle bu adaletsizliği gidermek için çaba gösterdi su içer gibi susuzluğu gidermek için. Ancak hala dünya oldukça adaletsiz…
Öyleyse bir adım daha atıp adaletsizliğin sebebini bulmamız lazım. Az önce açlığın sebebinin adaletsizlik olduğunu bulduğumuz gibi.