El Sallayan Şimendifer
haydarpaşa'dan ki bir ayrılık havasıdır esiyor
ellerim dolanırken yüzünün derinliklerinde
gözlerin damla damla parmaklarımı ıslatıyor
saklanıyorsun boynumdaki fuların dantellerinde
nemli gözlerinde sanki rayların hızı daha da artıyor
sevgim daha da hırçınlaşacak mesâfelerle
tıpkı bu kayalıklara vuran dalgalar gibi
tıpkı bu tren garından yükselen siren çığlıkları gibi
başka bir şehir seni çağırmakta sisli duman iniltileriyle
kaçık teselliler ne fayda ki baki bir gayriyete
buğulu camekândan son kez bakıyoruz birbirimize
aramızda camlar var dokunamıyorum ellerine
parçalamalısın keskin bakışlarınla camekânları
uzanmalı elin elime, değmeli tenin tenime
yok olmalı bizi uzaktan bakışmaya mahkûm kılan engeller
atlamalıyım şu vagonları sıralı şimendiferin önüne
durdurmalıyım seni gitme uzaklara diye
yollarına cesurca serilmeli, savrulmalıyım
paslı lokomotiflerin arasında kalmaktan korkmuyorum
ne de olsa ezip geçmezsin beni ya
yaşlı gözlerini tebessüm ederek saklıyorsun
sadece dokuz no'lu vagondan istasyona el sallıyorsun
ağlamamak için bakmasan da yüzüme
saçlarının buklelerini dayadığın cam buğulu
peki ben nasıl durayım bakmadan
pencere önünden âfitabı andıran o güzel çehrene?
16.06.2022
Berat Güney