Merhaba, ben hayatıma eldiven olarak başladım. Öncesinde pamuk falandım ama oraları anlatıp sizi sıkmak istemem. Neyse eldiven olmayı ben seçmedim. Kimse senden ne yapalım diye sormadı. Bir sabah uyandım ki eldivenim. Sonra beni bir tezgaha koydular. Hava çok soğuktu. Çok üşüdüm. Vicdansız bir satıcıydı. Bizi sadece para olarak görüyordu ve biz üşüyorduk. Sonra alıştık, kaderimize razı olduk. Sessizce sahibimizi beklemeye başladık. Her gün birer ikişer yeni sahiplerimiz bizi alıp gidiyor, yerimize de yeni kurbanlar geliyordu. Bir gün bir kız geldi, beni ellerine geçirdi, azıcık canım yandı ama bilerek yapmadığı belliydi, sonra çıkarmadı beni ellerinden. Beni satın almıştı. Arkadaşlarımla vedalaşamadım bile. Çok tatlı birine benziyordu. Kumral, ela gözlü. Birbirimizi ısıtmaya başladık. Kar yağıyordu ama ben sıcacıktım. Arada bir beni ağzına doğru götürüp nefesini veriyordu, daha da ısınıyordum. Isındıkça ben de onu ısıtmalıyım diye telaşlanmaya başladım. Aylarca o beni, ben onu ısıttık. Arada kalbim kırılmıyor değildi, beni çantasına atıyor, evde bırakıyor veya erkek arkadaşının elini tutmak için beni kenara atıyordu. Gel zaman git zaman, bütün bu olumsuzluklar sıklaşmaya ve beni artık hep evde bırakmaya başladı. Çok sıkılıyordum. Hep aynı çekmecede hareketsiz durmaktan her tarafım ağrıyordu. Sekiz ay hiç hareketsiz durduktan sonra bir gün yine beni ellerine geçirdi. O kadar kırgındım ki. Isıtmadım onu. Zaten halim de yoktu. Biz birbirimize o soğuk günlerde destek olmuşken beni aylarca bir kenara atmasını hazmedemiyordum. Yine de hatasını telafi etmesi için bekledim. Farkıma bile varmadı. Ona göre her şey normaldi. Güzel başlayan yolculuğumuzda ben yine, basit bir eldiven olduğumu ve insanlar tarafından da hiçbir zaman daha fazlası olamayacağımı anladım. Önce biraz üzüldüm ama bir şeyler yapmalıydım. Ben eldivendim, evet bunu kabul ettim ama eldiven olmak bağımsız olmaya engel miydi? Bu duruma bir son verebilir miydim? Düşündüm ve bir çıkış yolu buldum. Kaçacaktım. Bütün planlarımı, hazırlığımı yaptım. Bu sırada ona çok iyi davrandım, ellerini sıcacık tuttum. Beni unutacaktı biliyordum. Umrumda da değildi. Yine dışarı çıktığımız bir akşam sarhoş oldu. Evet dedim, doğru zaman. Ya şimdi gideceksin ya da bu esaret seni içten içten öldürmeye devam edecek. Beni birasını açmak için çıkardığı bir an kendimi attım yere. Canım o kadar yandı ki… Öldüm sandım. Bayılmışım. Gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı. Yerde değildim. Ayaklar geçiyordu ama ben yüksekteydim. Kımıldayamıyordum. Sanki olduğum yere zımbalanmış gibiydim. Anlam veremedim. Sonra hayal meyal bir adamın silüetini hatırlar gibi oldum. Etrafıma baktım, yol kenarındaydım ve bir babaya çivilenmiştim adeta. Bir esaretten kurtulmak başka bir esarete mahkum etmişti beni. Biraz bağırdım, küfrettim. Her zamanki gibi kimse çığlıklarımı duymuyordu. Diğer tekim olsa onla konuşurduk, o beni rahatlatırdı. O benden daha uysaldı. Halinden memnundu. Beni de çoğu zaman rehavetle rahatlama arası duygulara salan o olmuştu ama yine de farklıydık ve bazen de ona tahammül edemiyordum. Kaderine razı olmuşluğu beni deli ediyordu. Şimdi onun o sinir bozucu kabullenmişliğinin beni rahatlatmasına ihtiyacım vardı. Özgürlük hayalim yapayalnızlık hissime tutsak olmuştu. Bütün bu düşünceler içinde keder ve öfkeye kapılmışken yoldan geçenler bana bakıp gülümsemeye başlamışlardı. Birkaç tanesi fotoğrafımı bile çekti. Beni seviyor gibiydiler ama neden? Onlara herhangi bir iyilik yapmamıştım, onları ısıtmamıştım, her anlarında yanlarında olmaya da niyetim yoktu. Yine de neden bana gülümsüyorlardı? Düşünmeye başladım. Sonra düşünmedim. Çünkü asıl düşünmesi gereken ben değildim. Özgürlüğün bir yerde sabit durmakla değil de kendin olabilmek ve böyle de sevilebilmekle ilgili olduğunu anladığım noktada düşünmeyi bıraktım. Şimdi burada duruyorum ve özgürlüğümün tadını çıkarıyorum. Hem sıkılırsam yine gidebileceğim birçok plan da var kafamda. Beni görürseniz, gülümsersiniz siz de. O bir saniye sizi gülümsetmek umrumda mı emin değilim. Ben istediğim sürece buradayım ve bir eldivenim. Özgür bir eldiven.