Yaşayan bir ruha ait olamayacak kadar soğuk ellerimi, üstündeki çizgileri inceledim yılların hatırasını ve izlerini taşıyan. İnce uzun parmaklarıma dokundum, buz gibiydiler. İçindeki küçük kılcallara baktım, her biri özensiz birer fırça darbesi gibi morun farklı tonlarında serpiştirilmiş oraya buraya. Sanki bakana bir şeyler anlatmaya çalışır gibi, dikkatle yazılmış bir kod gibi de nizamiydiler aynı zamanda. Üstündeki küçük su damlacıklarına baktım sonra, ağır ağır süzüldüler, bir süre sonra yok oldular. Elime ince bir mendil aldım. Bir ölüyü temizler gibi yavaşça, incitmeden sildim sonra. Mendili tutan elim gassal, kurulanan elim maktuldü sanki. - Gassal kibar, saygılı, narin ve dikkatli. Ölüye de yaşanmışlıklarına da derin bir saygı duyuyor, büyük bir huşu içinde görevini yapıyor. Eğilip küçük bir öpücük bırakıyor solgun parmak uçlarına. Isıtmak istiyor, üzülüyor; canlansın biraz, güç bulsun, hareket etsin yüzyıldır yaptığı gibi istiyor. Kalem tutsun, bardak tutsun eskisi gibi, yine dolaşsın damarlarındaki kan istiyor. - Sonunda tamamen kuruluyorum onları, hayal dünyamdan sıyrılmam birkaç saniyemi alıyor. Şöyle bir yokluyorum canlılığımı, birkaç defa sıkıp bırakıyorum parmaklarımı. Evet, buradayım, hayattayım ve kanım hala akmakta.