Tırnak bu oğlum İdris,
İnsan tanır, toprak eker, kan döker, bunlardan zaman kalırsa da güzel sever.
Tırnak bu kardeşim;
Aya uzansa, ayın bile yarısını alır
İşine gelsin yeter ki;
İnsanı insana, toprağı toprağa, ülkeyi ülkeye.
Kıtayı bile ikiye ayırır istese.
Kimi tırnaklar kendini var eder göçmüş zamanın içinde,
Vakit kalırsa dövüşmelerden;
Çayırı, çimeni, doğayı çizdirir o süt beyaz tuvallere.
Kimisiyse tırnaklarıyla söker o güzelim tabiatı.
Doğanın muhteşemliği görmez ama;
Yerin dibine kadar kazar,
Arar o kafalarındaki muhteşem dünyayı.
Aynı dünyada yaşamaz ama;
Bizim o eşsiz dünyamıza gözünü diker, kazır mezarını bir tırnak boyunda.
Şükür ki Tanrı'ya;
Renk vermeyi, bir vakit unutmuş bu tırnaklara,
Vermiş bulutlara, insanın içlerine, doğanın her yerine sürmüş kalemini.
Ya verseydi o güzelim renkleri bunlara,
Ne cehennem olurdu hayatlarımız daha?
Tırnağın kendinden başka düşmanı olmaz,
Kerpetene bile ihtiyaç yoktur oğlum birbirlerini sökmesine,
Konuşulması gerektiği yerde sussa yeterlidir onlar için.
Yahuda gibi tırnaklar çoktur yeryüzünde,
Kendilerine ihanet etmesi için; öpülmesine bile gerek yoktur kimi zaman.
Hatta sonbaharlara bile gerek yoktur, düşmelerine etten ve kemikten yerlere.
Birisi konuşur ve birisi susarsa,
Kimse bilmeden düşer tırnak etten ve kemikten yere.
Artık Tanrı'ya da ihtiyaç yoktur,
Bulmuştur onu insan, kendi yaptığı resimlerinde.
10/06/2022 00.04 - Bandırma